30 Ocak 2020 Perşembe

Pişi-Hamur Kızartması Tarifi


Çocukluğumda komşudan gelen pişilerin kokusuyla uyandığım sabahlar olurdu,uykumu onun için bölmek yatağımdan fırlayarak kalmam için harika bir sebepti kendisi :)
Sizin de böyle hatıralarınız varsa benimle paylaşmanızı isterim..
Kültürümüzün köklerine kadar inmiş en pratik en mütevazi en güzel tariflerden birini eklemek istiyorum bugün..ekmeğim olmadığı günlerde vazgeçilmezimdir..yörelere ve hatta ülkelere göre ismi değişse de temelde bu bir hamur kızartmasıdır..
En son burada Almanya'da bir pazarda Polonyalı iki kadın tarafından yapılıp satıldığını görmüştüm..
Küçük bir kantinde iki kadın kabarık hamurdan parçalar alıp ellerine geçirdikleri eldivenle hamura şekil veriyor ardından deli gibi kızarrmış yağın içinde kızartarak hazır olanları mutfaklarda kullanılan bulaşık kurutma standına pişileri tek tek tabak misali sıralayıp fazla yağından arındırıyorlardı..epey de lezzetliydi :)
Bizim köylerde (Bati Trakya) ismi ''lokma'' diye geçer..
Kandil arefe günü veya Cuma günüleri yapılıp ev ev dağıtılır..
Eminim ki daha dünyanın bir çok mutfağında yerini almaktadır mesela Balkanlarda da yapılıyordur büyük bir ihtimalle..
Hadi tarife geçelim :)



MALZEMELER:

1kg un
1 tatlı kaşığı tuz
Yarım yaş maya veya 2 paket (instant) kuru maya
Sıvıyağ


YAPILIŞI:


  • Derin bir kaba bir su bardağı kadar ılık suyun içinde mayamızı açıyoruz.
  • Ardından da unumuzu ekliyoruz bunun ardından yine ılık olan suyumuzu kontrollu bir şekilde ekleyerek güzel bir hamur elde ediyoruz.
  • Hamurumuzun mayası gelene kadar üstü kapalı bir şekilde soğuk olmayan bir ortamda 1-2 saat bekletiyoruz.
  • Hamurumuz gereken kabarıklığa ulaşınca tavamızı iyice kızdıralım.
  • Hamurdan bezeler alarak yağlı tezgah üzerinde yağlı ellerle şekillendirelim.
  • Bir yandan tavadakiler kızarırken hamurdan bezeler alarak yağlanmış tezgahın üzerine bir sonraki pişileri sıralayabiliriz.
  • Pişilerimizi sıcak tüketmek gerekiyor dolayısıyla kendinizi veya sofrayı ona göre hazırlayalım.
  • Pişinin yanına her çeşit peynir veya reçelle bal yakışır.
  • Arzuya göre tatlandırabilirsiniz.
  • Afiyet olsun.







O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

28 Ocak 2020 Salı

Yunanistan Ilıca Köyü Kaplıcaları (Thermes Hot Spring Water)


Henüz gelişememiş veya gelişmesine izin verilmemiş bir yerden bahsetmek istiyorum..Yunanistanın Batı Trakya bölgesinde dağlara ve Bulgaristana yakın bir konumda bulunan Ilıca köyü ve oradaki kaplıcalar..
Çocukluğumdan beri gittiğim bir yerdir burası..insanların şifa için akın ettikleri gerek kulaktan kulağa gerek günümüzde internet sayesinde verilen bilgilerle henüz çok az bilinmesine rağmen iç ve dış hastalıklar için şifa bulduklarını iddia edenlerin yeri..görseller pek iyi çıkmadı bundan dolayı beni bağışlayın ancak yayın içindeki videolar ve bilgiler umuyorum ki tam ne olarak ne demek istediğimi benim yerime hem anlatacak hem gösterecektir..
Evet küçük bir köydür burası,üç mahalleden oluşur,etrafı koca koca dağlarla çevrilidir,kış aylarında kar ile kaplanır..havası yaz aylarında serin kış aylarında ise epey soğuktur.
Konaklama yerlerinin sayıları çok azdır,oda fiyatları 20 euro civarındadır epey ucuzdur..
Ulaşımı kolay sorunsuzdur..
Zeminden fışkıran bu doğal zenginlik ne yazık ki hak ettiği gibi değerlendirilemiyor henüz..oysa buralarda biraz dolaşıp bu tertemiz dağ havasında bir gün geçirmek insana hayat aşılıyor sanki..
Evet buralarda çok konforlu konaklama yerleri olmayabilir ama (kış aylarında) doğaya çok yakın olmak var,sakinlik ve huzur var..


Şifalı sular dağlardan aşağıya doğru akıp gittiğini gördükçe içim cız etse de Allah'ın bu inanılmaz nimeti karşısında hayretimi her seferinde bastıramıyorum..
Yosunlaşmış dağlardan yükselen dumanlar suyun sıcaklığını ve hararetini gösteriyor..




Bu video ne demek istediğimi çok iyi göstermektedir..


Belediyenin yönetiminde olan ''idare eder'' nitelikte düzenli ve bakımı yapılan kaplıcalar mevcut..iki konaklama yerinde ise kaplıcalar odaların banyolarına kadar ulaşmaktadır yani odanızdaki küveti doldurarak size özel bir alanda bu şifalı sudan istifade edebilirsiniz..


Yol üzerinde durmadan akıp duran suyun güzelliği.


Öyle bir nimettir ki bu su,suyun nasıl kaynadığını minik baloncuklardan görebiliyorsunuz,suyun sıcaklığı °79 dereceye kadar ulaşmaktadır,hem iç hem dış hastalıklar için faydalıdır yani bazıları yıkanmak bazı sular ise içilmek içindir..


Suyun yüzyıllardır akışı ile dağlarda oluşan oyluklar biraz da Kapadokyadaki dağları andırmıyor mus sizce de?

Budalı Hoca Tekkesi

İnternetten bir de karlı halini buldum mutlaka eklemek isterim çünkü çok güzel görünüyor..

Budalı Hoca Tekkesi

Bu kubbeli yapı size neyi çağrıştırıyor?
Tabii ki Osmanlıyı!..
Osmanlı bu topraklarda asırlarca hüküm sürmüş ve ilzerine birç ok yerde rastlamak mümkün..buradaki kaplıcanın orjinalliğine dokunulmamış..
Aşağıdaki video kaplıcanın konumunu da göstermektedir..
Kaplıca nehrin tam kenarında inşa edilmekle beraber Osmanlının suya verdikleri önemi bir kez daha gözler önüne seriyor..



Burası da Osmanlı hükümdarı IV Mehmet tarafından inşa edilen nahiye
(Bucak. Köyden büyük, ilçeden küçük idarî birim.)..
Nahiye var olan küçük bir camii ile birleştirmiş,içerisi muhteşem çinilerle süslenmiştir ek olarak camiinin içinde üç adet türbe yani mezar bulunmaktadır..bu kişilerin kim olduğuna dair her hangi bir bilgiye ulaşamadık..yine de ruhlarına bir Fatiha okuyarak dua ettik.



Yolunuz buralara düşerse mutlaka bu yerleri gezin dolaşın,
Yorumlarda buluşmak üzere.
Allah'a emanet olun..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

27 Ocak 2020 Pazartesi

Fellah Köftesi - Resimli Anlatım Hikayesi/Kelime Anlamı ve Püf Noktaları


Günümüzde sofralarımızda yer alan bir çok yemeğin kökenini veya tarihçesini bilmediğimiz doğrudur,merak edip biraz araştırdığımızda ise belki bir yemeğin çeşitli öykü ve tarihçeleriyle karşılaşabiliriz.hangisi doğru hangisi yanlış diyerek ikilem de yaşayabiliriz..
Fellah köftesi de böyledir..hakkında bir çok hikaye ve söylenti mevcuttur ancak ben bunların hiç birinden burada bahsetmeyeceğim bir tek adından bahsetmek istiyorum kısaca..
Fellah kelimesinin anlamı biraz şaşırtıcıdır..evet Fellah'ın kelime anlamı ''çiftçi'dir.. Arapçada fellah, çiftçi demektir.
Bu isim Adana ve Mersin illerinde yaşayan Araplara verilen isimdir aslında. Fellah olarak adlandırılmalarının sebebi Çukurova'da sadece çiftçilik yapmalarıdır.Yani aslında bu yemeğin adı çifti köftesi olarak da tercüme edilebilir..
Yemeğin tam hikayesini bilemesek de biraz hayalgücü ile kendi hikayemizi üretebiliriz..örneğin bu güzel yemek günümüzde süslenerek güzel tabaklarda servis ediliyor olabilir ama kimbilir belki de bir zamanlar çiftçilerin olmazsa olmazıydı belki de bir zamanlar yapabildikleri kısıtlı yemeklerdendi..

Bir avuç bulgur ve evde bulunan malzemeler ile elde edilen bu güzel yemeği henüz denemediyseniz şiddetle denemenizi tavsiye ediyorum..
Hemen tarifine geçiyorum..


MALZEMELER

Köfteleri için:
2 su bardağı köftelik ince bulgur
2,5 su bardağı sıcak su
Yarım su bardağı un
1 tane yumurta
1 çay kaşığı kimyon
1 çay kaşığı kadar karabiber
1,5 tatlı kaşığı tuz
1 yemek kaşığı biber salçası

Sosu için:

1 adet orta boy soğan
1 çay bardağı zeytinyağı
1 çay kaşığı pul biber
2 adet sivribiber
4 adet rendelenmiş domates
1 tatlı kaşığı biber salçası
2 diş rendelenmiş sarımsak
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
Bir tutam toz şeker
1 tatlı kaşığı nar eksişi


YAPILIŞI:

Sosun yapılışı:
  • Bulguru sıcak suya kabarıncaya dek örtülü bir vaziyette beklemeye alıp sosumuzu yapmaya bailıyoruz.
  • Soğanı yemeklik doğrayarak tavada kavuruyoruz
  • Kullanacağımız tavanın derin olması gerekiyor
  • Soğanın ardından çok ince kıyılmış sivri biberleri de ekliyoruz
  • Salçayı da ekleyerek tümünü iyice kavuruyoruz
  • Salçanın ardından domatesler toz şeker ile beraber eklenir.
  • Domateslerimiz kavrulduktan sonra geriye kalan tüm baharatları da koyarak yarım su bardağı kadar sıcak su ekleyip orta ateşte sosumuz kıvamını alana dek pişiriyoruz.

Köftelerin yapılışı:

Derin bir tencereye sıcak su koyarak içine hızlı kaynaması için bir mitkar tuz koyup kaynamaya bırakıyoruz.
Kabaran bulgurumuzun içine köfte malzemelerini ekleyerek elimizi zaman zaman ıslatarak iyice yoğuruyoruz.
Arada bir sosumuza göz atmayı unutmayalım.
İyice unlamış olduğumuz geniş bir tepsiye köftelerimizi diziyoruz.
Köftelerimizin tam ortasında serçe parmağımızla minicik bir oyuk açıyoruz,neden mi?...bilmiyorum :)) ama görüntüsü çok hoş oluyor bu şekilde..
Köftelerimiz hazır olunca unun köftelerin her yerine ulaşması için köfteleri iyice yuvarlıyoruz.
Kaynayan suyumuza köftelerin yarısını koyuyoruz,köfteler tencereye girdikten sonra suyun sakinleşip kaynamanın durması daha fazla köfte eklememiz gerektiğini gösterir.
Eklenen köfte miktarı suyun hararetini söndürecek kadar olmalı.
Haşlanan köfteleri domatesli sosumuzun içine aldıktan sonra geriye kalan köftelerimizi de haşlıyoruz.
Sosun altını iyice kısmayı unutmayın.
Tüm köfteler haşlanınca köfteleri haşlamış olduğumuz sudan yarım kepçe kadar su alıp sosumuzun içine ekleyerek köfte ile sosu güzelce karıştırıyoruz.

Bir kaç püf noktası:
  • Köfteleri uzun süre pişirmenize gerek yok köfteler suyun üstüne çıkmaya başladığı anda tencereden alabilirsiniz.
  • Fellah köftesinin tümünü tüketemeyecek olursanız dondurucuda gönül rahatlığı ile muhafaza edebilirsiniz.
  • Sosun içine mutlaka sivri biber ve nar ekşisi ekleyin,bu iki malzeme sosu köfteleri soğuk vaziyette bile yemenize neden olacaktır.


Köftelerin unlanmış görüntüsü.


Köfte yapımında minik eller çok işe yarıyor :)


Köftedeki minik oyukları en güzel minik serçe parmakları veriyor çünkü :)


Lezzete lezzet katan arkadaşlarımız :)


Köftelerin haşlanmış hali..


Fellah köftesini hazırlarken mutfağın genel hali..



Maydanoz bu tarifi çok çok yakışıyor ben maydanoz bulamadığım için yine favorim olan kuru nane kullandım.



Görüş ve öenrilierinizi çok merak etmekteyim,yorumlarda buluşmak üzere..
Deneyecek olanlara şimdiden başarılar dilerim,afiyet şifa olsun..
Sevgilerimle..
Allah'a emanet olun.

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

25 Ocak 2020 Cumartesi

Muezza


Evde kedi beslemek sevaptır, çocuğun merhamet duygusunu geliştirdiği ve eve bereket getirdiği için Peygamber Efendimiz (S.A.V) özellikle tavsiye etmiştir.

Nice evliya zatların, çoğunun etrafında kedilerin olduğu düşünülürse bu bir rastlantı olmasa gerek…
Kedi beslemek sünnettir.Ancak bir kedi vardır ki, tüm İslam âlemindeki kedilerin kaderini değiştirmiştir. Belki de değiştirmesi görevi ona yüklenmiştir. O’nun adı Muezza’dır. Çünkü o, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in kedisidir. Muezza, birden fazla kedisi olduğuna inanılan Peygamberimizin en sevdiği, bazı kaynaklarda karamel rengi bazılarında da siyah beyaz olduğu söylenen habeş kedisidir. Hz. Muhammed, Uhud seferinde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o kedinin etrafından dolaştırmış. Ve seferden döndüğünde o nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenerek adını Muezza koymuş. Ağzının içinde üst damağında lekeleri varmış. Bu sık rastlanmayan damağında leke olan kedilerin Muezza’nın soyundan geldiği kabul edilir.

Hz. Muhammed, kedisi Muezza’yı o kadar çok severmiş ki, Muezza bir gün sedirde oturan Hz. Muhammed’in giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Hz. Muhammed, Muezza’yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek kalkmayı tercih etmiş. Hz. Muhammed, kedisi Müezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken Sahabe-i Kiram Ebu Nuaym “Ya Resul o sudan kedi içti” deyince, Resulullah “Onlar en temiz ağıza sahiptirler” buyurmuş ve abdest almıştır.

( Hz. Aişe)

Sahâbeler içinde en fazla (5374 adet) hadis rivâyet eden Abdurrahman bin Sahr ed-Devsî‘ye, kedilere düşkünlüğü sebebiyle Peygamberimiz (kedicik babası anlamına gelen) Ebû Hureyre lakâbını vermişti.

Evliyâ Çelebi, Ebû Hureyre için der ki: “Sağlığında binlerce kedisi vardı. Kabri (aslında makâmı) Mısır’da Giza şehrinde olan bu sahâbenin mezarının (makâmının) etrâfında da nice yüzbin kedi vardır”
Buhari’den:

Peygamber efendimiz (s.a.v): -“Kediyi sevmek imandandır“,

–“Niçin?” diye sormuşlar.

–“Ebu Hureyre bilir” demiş. (Hadis No: 2161)
Buhari’den:

Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: –

“Bir insan, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediye yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşeratından yemeye de salmamıştı.” Hadis No: 1977
Ravi -ki, İbnu Ebi Katade’nin nikahı altında idi- anlatıyor:

“Ebu Katade (ra) yanıma girdi. Kendisine abdest suyu hazırladım. Bu sırada, sudan içmek üzere bir kedi geldi. Ebu Katade kabı uzattı, kedi içti.”

Kebşe sözlerine devamla der ki:

Ebu Katide kendisine bakmakta olduğumu gördü ve:

“Ey kardeşimin kızı, buna hayret mi ediyorsun?” dedi.

Ben de: “Evet!” demiş bulundum.

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v):

“Kedi necis değildir. Kedi sizin tarafınızda çokça dolaşır buyurdular” dedi. Hadis No: 3513
Davud İbnu Salih İbni Dinar et-Temmar, annesinden anlatıyor:

“Efendim beni, Hz. Aişe (ra)’ya bir miktar yemekle gönderdi. Gelince Hz. Aişe’yi namaz kılıyor buldum. Bana, elimdekini koymamı işaret etti. (Ben de bıraktım). Ancak bir kedi gelerek üzerinden yedi. Hz. Aişe (ra), namazından çıkınca, kedinin yediği yerden yemeği (bir miktar) yedi. Sonra da şu açıklamayı yaptı: “Resulullah (s.a.v): “Kedi necis değildir, o sizi çokça dolaşan birisidir” demişti. “Ben ayrıca Resulullah (sav)’ın kedinin artığıyla abdest aldığını gördüm.” Hadis No: 3514
Bir olay üzerine de yaygın olarak bu hadis söylenmiş ;

“Sahabe’den bir zât daima Peygamber Efendimiz (S.A.V) in yanında bulunur, söze karışmaz daima dinlermiş, munis, orta boylu, siyah saçlı, siyah gözlü, zayıf bünyeli fakir bir zât imiş. Eshab-ı sofa ile yemek yer, çok konuşmaz, İyiliği severmiş.”

Resûl-ü Ekrem de kendisine hoş nazarla bakar, kendisini severmiş. Ara sıra kendisi ile görüşürmüş ve bazı görüşmelerde tebessüm ederlermiş. Küçük bir kulübe gibi evde otururmuş. Sokakta kalmış kedileri götürür onları yedirir severmiş. Efendimiz (S.A.V) in bundan haberi yokmuş. Sahabeler bir gün Resûl-ü Ekrem’e söylemişler:

“Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor!” demişler.

Resûl-ü Ekrem bir şey söylememiş.Sonrasında bir gün bu zatı sokakta bir kedi yavrusunu kucağında severken görmüş.Sahabelerin kendisini Efendimiz (S.A.V) e söylediklerini bildiği için Efendimizin kendisine birşey söylesinden çekinerek kediyi hemen hırkasının içine saklamış.

Resûl-ü Ekrem kendisine,

“Hırkanın altında ne sakladın” demiş. Hırkayı açmış, küçük bir kedi yavrusu…

Resûl-ü Ekrem yavruyu sevmiş, okşamış, ve o zâta:

“Ebu Hureyre: Sen kedi babasısın” demiş.

İsmi artık böyle kalmış.

Bir gün bir sohbette Resûlullah Efendimiz:

“Hubbül hırratı minel iman” Buyurmuş. Yani “Kediyi sevmek imandandır.”

“Niçin?” diye sormuşlar.

“Ebu Hureyre bilir” demiş, başka bir şey söylememiş.





O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

20 Ocak 2020 Pazartesi

Ev Yapımı Yoğurt Tarifi - İlk Yoğurdumu Yaptım


Yoğurdu yaptım,fotoğraflarını çektim buraya aldım düzenledim hatta dün akşam yoğurdu bitirdik ama henüz yayına giremedi bi türlü :))
İnşaAllah bugün paylaşacağım artık.
Evet yayınımın konusu evde yoğurt nasıl yapılır?
Yılalr yılı zor olduğundan değil,kolaya kaçmaya alıştığımdan satın alıyordum hep yoğurdu..Zamanla bir çok gıdanın içine katılanları öğrendikçe de elimden geleni yapmaya çalıştım en azından kendimi bildim bileli yapılanı yapmak lazımdı değil mi?..mesela yoğurt genelde hep evde yapılırdı ben küçükken sonra ne oldu da evimizde ne yoğurt ne de ekmek yapılır oldu,dediğim gibi belk ide kolaya kaçmaya alıştık tembel olduk belki de neyse toparlayacağız yavaş yavaş inşaAllah ben artık yoğurdu mesela son iki aydır evde yapıyorum abuk sabuk denemelerden sonra yoğurdum çok güzel olmaya başladı gönül rahaltığıyla da sevdiklerime yediriyorum..
Denemek isteyenler için tarif aşağıdadır..



EV YAPIMI YOĞURT TARİFİ

MALZEMELER:

500 lt süt
1 çorba kaşığı yoğurt


YAPILIŞI:

  • Sütü bir taşım kaynatıyoruz
  • Mayalamadan önce sütün sıcaklığı çok önemli
  • Yoğurdun tutması (mayalanması sütün sıcaklığına bağlıdır,süt gerektiği kadar sıcak olmazsa yoğurt tutmaz.
  • Sütü kaynattıktan sonra serçe parmağımızı daldırarak 10'a kadar sayalım parmağımız sıcaklığa dayanabiliyorsa sütümüzün sıcaklığı mayalanmaya hazır demektir.
  • Sütümüze yoğurdumuzu ekleyerek karıştırıyoruz.
  • Yoğurdu fırında mayalandırmak isteyenler sıcaklığı 50 dereceye alarak 5 saat boyunca mayalamaya bırakabilirler.
  • Ben yoğurdu battaniye veya bir kaç adet seccadeye sararak mayalıyorum,genelde akşam mayalayarak sabaha kadar bekletiyorum.
  • Yoğurdu saklanacak kabın içinde mayalamakta fayda var.


İlke kez deneyecek olanlara tavsiyem az miktar süt ile denemeleri böylece moralinizi bozabilecek sonuçlar karşısında yılmayı önleyebilirsiniz..ben bir kaç kez denedikten sonra istediğim kıvamı ve sonucu elde edebildim dilerim siz benden daha da başarılı olursunuz..






Ev yapımı yoğurdun tadı yapıldıkça daha da güzel oluyor,yoğurdunuz bitmeye yakın mutlaka mayalamak için bir miktar yoğurt ayırmayı ihmal etmeyin böylece kendi mayanızı kullanmış olursunuz;)

Başarılar dilerim🧡



O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

16 Ocak 2020 Perşembe

Dizi:Hekimoğlu

Yıllar yıllar evvel henüz yabancı dizilerin Türkçe versiyonu bu denli gündemde değilken izlediğim House M.D dizisi vardı..oldukça ilgi çekici bulduğum bir diziydi,tıp ile uzaktan yakından ilgilenmeyen benim bile dikkatimi çeken ilk faktör tabii ki de biraz aksi bir muzip bir hekimin tavır ve düşünme tarzıydı..
Geçen gün Youtube'da dolaşırken karşıma Hekimoğlu adında bir görsel çıktı,yeni bir dizi olduğunu henüz bilmiyordum malumdur ki bizim evde Kanal D ,Fox,Show Tv gibi kanalların izlenmesi nicedir yasakların arasında yerini almıştır ancak bu diziye hazır çocuklar da uyumuşken bir göz atmadan da edemedim.

Dizinin genel kurgusu beni yukarıda da bahsettiğim gibi House dizisini izlediğim yıllara götürdü,çok çok keyif alırdım izlerken,House'un karakteri nasılda ilgimi çekiyordu o zamanlar :) Hekimoğlu da oyunculuk baımından orjinal versiyonunu cidden pek aratmıyor,epey başarılı buldum özellikle de Hekimoğlu karakterini canlandıran Timuçin Esen'i..Yanılmıyorsam Müslüm karakterini de yine büyük bir başarı ile o canlandırmıştı.
Müslüm filmi demişken o film ile ilgili yayınımı okumak isteyen hemen ŞURAYA tıklayabilir.

Timuçin Esen ile beraber oyuncluğunu beğnendiğim Okan Yalabık da yer alıyor.
Dizi araştırma yapan bir hastanede geçiyor,hastanenin ismi Valide Atik Hastanesi ancak gerçek adı bu değil,elbette ki senaryo gereği değiştirilmiştir yoksa adını gören bir çok kişi tıbbi başarısından dolayı kapısını çalıp bizzat Ateş Hekimoğlunu (Timuçin Esen) soracaktı :)
Dizi İstanbul Tuzla'da Okan Üniversitesi Hastanesi'nde çekiliyor yani dizideki hastane aslında var ama yok..buna rağmen oldukça güzel ve kaliteli bir dizi olduğunu söyleyebilirdim..Entrika yok ahlaksızlık yok ihanet yok mafya yok şiddet yok,mis!..
Gerçi tıbbi terimler çok fazla,bilmediğimiz bir çok hadtalığın adını ilk kez duymamız da cabası ama izlenmeye değer diye düşünüyorum..
Çocuklar uykudayken veya evde yokken izlemeye çalışıyorum ancak bu diziyi gece izlemek sanki daha bir keyifli gibi geliyor bana :)

Tavsiye edebilirim :)

Sevgiler ve izleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler..


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

15 Ocak 2020 Çarşamba

Yetişkin Eğitim Kursumun İlk Günü


Bu söz;

Dininizi iyi Öğrenin, ona göre yaşayın. Yoksa Yaşadığınızı Din Zannedersiniz. 
Hz. Ömer (r.a.)

sonrasında da bu hadis-i şerif;

“İlim talep etmek / öğrenmek her Müslümana farzdır.”
(İbn Mace, Mukaddime, 17)

Boş geçen günlerimde beynimin içinde zaman zaman kendini hatırlatıyordu zaten..
İlim öğrenmek,dini öğrenmek,bildiğimi düşündüğüm zamanlarda bile öğrenmeyi terk etmemek öğrenmeye devam etmek bilgime bilgi katmak veya var olanı canlı tutmak veya bildiklerimle yol almak..
Bu ve bu gibi düşünceler iç huzurumu rahatsız eden endişeye dönüştü.Nefs bunların hiç birini emretmez tavsiye etmez çünkü ama insan bir yerlerde ruhunu besleyecek ciddi anlamda vaktini daha da kıymetlendirecek bir şeyler istiyor,gerek bilinçli olarak gerek farkında olmadan böyle bir arayışa giriyor.
Ha,bazen nefs oyalanmak için bir çok şey buluyor veya icat ediyor Şeytan da diğer yandan öneriler ile geliyor ki bu öneriler oldukça cezbedicidir genelde,insan onlara kolay kolay hayır diyemiyor ama bazen de duraksıyor öylece.
-Ya ben ne yapıyorum?..türünde bir soru yöneltebiliyor kendi kendine..
Bunca boş zamanım var veya zamanımı daha doyurucu daha tatmin edici daha yapıcı kullanmam gerek diye düşünüyordum.Zamanın hiç bir şakası ve jesti olmaz kimselere kıyak da geçmiyor.Yıllar geçiyor hem de hızlıca geçiyor bu dünyadan çok ahiret için de bir şeyler hatta dünyada iken ahiret için ciddi yatırımlar yapmamız gerektiğini biliyoruz ama beynimiz uyuştu,hızımız arttı diye nerdeyse harekete geçemez olduk..
Benim nicedir bu tarz düşüncelerim vardı.
Boş zamanımı daha üretici daha doyurucu şeyler yaparak geçirmek istiyordum bununla beraber benim gibi düşünen insanlarla bir araya gelmek istiyordum.Hayatımda sadece yeni birilerinin girmesini değil,benimle ortak yanları benzer ilgi alan ve endişeleri olan insanlar tanımak istiyordum..
Kızlarımın gittiği Kur'an kursundan yetişkinlere dair düzenlenen bir kurs haberi gelmişti geçen ay.
Kurs haftanın bir günü olacak dört saat sürecekti,kurs sadece bayanlardan oluşacaktı.
Epeyce düşünme fırsatım oldu,bir yandan gitmek istiyor diğer yandan ise hem nefsim hem Şeytan her cepheden yaklaşıyor veya saldırıyordu da veya evde durmayı daha şirin gösteriyordu..
Ama ruhum öyle demiyordu,hafızamdaki bilgilerin yavaş yavaş solmaya başladığını da gün geçtikçe fark ediyordum dolayısıyla bu kursa ve kendime bir şans vermek istedim.
Bugün kursun ilk günüydü..
Kurstaki bayanların sayısı oldukça fazlaydı,her biri hem farklı hem kendine özgü kişiliklere sahipti.Kimisi dini baştan veya sıfırdan öğrenmek için gelmişti kimisi bilgilerini tazelemek kimisi bilgisini artırmak için,amaçlar birbirinden güzeldi kısaca..
İki yıl sürecek olan bu kursun ilk gününde kendimizi tanıttıktan sonra ilk işimiz iki yıl sonraki kendimize mektup yazmak oldu..biraz gülümseyerek biraz o iki yıl sonraki halimizi hayal etmekte zorlanarak yazıldı mektuplar ve teslim edildi..araya molalar girdi molaların ardından tanışma oyunları  oynandı ki onlar da çok eğlenceliydi..kursun sonuna doğru başlangıç olarak tefekkür ile ilgili küçük bir ödev de verildi..
Bu kurs vesilesiyle hayatımın daha da renkleneceğini daha da anlam kazanacağını ümit ediyor hatta hissediyorum..
Fotoğraf özenle süslenmiş çalışma masamızdan,mumlar yakılmış tatlı tatlı ışıklandırma ile desteklenmişti..masanın üzerindeki kitaplar kalemler not defterleri ajandalar gönlümü mutlu etti.
Öğrenmek ve tekrar öğrenci olmak ne kadar da güzel bir şey..ilim öğrenmek için bir yola girmek ve yalnız olmamak ne kadar da güzel bir şey,böyle bir nimeti nasip eden Rabbime şükürler olsun.


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

14 Ocak 2020 Salı

İstanbul


Heybetli hükümdarların,sayısız evliyaların diyarı İstanbul'a selam olsun!..
Maneviyatı ve asırlar boyunca dünyaya hükmetmiş insanların gücünü günümüze kadar hissettiren İstanbul'a selam olsun!..
Selam olsun ihtişamlı yapılara,ince ve zarif minarelere,avlularında dolaşan güvercinlere..
Selam olsun mezarlarında yatan ruhlara,şerefli hanımlara,muazzam sanatkârlara,vefalı ve bilgili analara..

Tadına asla doyamayacağım,defalarca ziyaret etmeme rağmen her seferinde bir yeniliğe rastladığım,tüylerimi diken diken eden hikayelere şahit olduğum İstanbul'a selam olsun..
Daha nasıl tarif edebilirim ki sana olan hayranlığımı?..
Kapına gelip sokaklarında yürümek,insanlar içinde bulunup da çok eski zamanlarda hissetmek nasıl ifade edilebilir bilemem ki..
Seni yaşamak için iki gün yetmez bilirim ancak nasibimde olanıyla yetinmek zorundaydım..
Özledim seni..
Özledim..
Camiilerini,Boğazı,Galata kulesini,Saraylarını,sokaklarını,simitçilerini,çaycılarını..sabaha karşı telaşlı uçuşlarıyla semaları hareketlendiren martıların heyecan dolu çığlıklarını..
Yazmak ve yaşamak istiyorum seni,daha çok daha derin..daha çok öğrenerek,sokaklarında gezerek.
Mezarlarında yatan zatlar hakkında bilgi edinerek,göze çarpan veya çarpmayan güzelim çeşmelerin,ilim yerlerinin,camiilerin tarihçesini öğrenerek..ama böyle bir şey mümkün görünmüyor en azından bu zamanda ve bu yaşımda..
Ama belki bir gün,doya doya yürürüm sokaklarında..hayranlığımı her taş yapıya her minarenin ucuna ifade ederek üstelik..belki bir gün kimbilir..








Ayasofya Camiisini ayrı bir yayın olarak paylaşacağım inşaAllah..



















Yalnız değildim,istediğim yerde durup istediğim gibi hareket edemedim..fotoğraf bakımından içeriğim zengin sayılmaz..
Bir sonraki yayınım Ayasofya Camiisi ile ilgili olacaktır muhtemelen..
İstanbul'da görmek istediğim bir çok yer olmasına rağmen zamanımız az olduğu için yine Sultanahmet meydanında kalmayı tercih ettik..dilerim ki bir gün görmek istediğim her yeri görürüm..



O K U
PAYLAŞ: Whatsapp