28 Eylül 2019 Cumartesi

Film:Le hérisson/The Hedgehog:Yaşamaya Değer


Muriel Barbery'nin "Kirpinin Zerafeti" isimli kitabından uyarlanmış her mevsime ama en çok da sonbahara yakıştığını düşündüğüm bu harika filmi Ayın Aydınlık Yüzü blogu sayesinde keşfettim.
Kendisi kitabından bahsettiği yazısında kitabın filme uyarlanmış oluşunu da yazmıştı.Kitabına ulaşmak zaman alabilen bir şey olduğu için ben hemen filmini aramaya başladım ve karşıma harika bir film çıkmış oldu böylece..
Filmin genelinde ağırlıklı olarak kitaplar,zarafet,insan ilişkileri ve daha da çok düşünceler önplana çıkıyor.
Kitapsever yalnızlığı bilinçli olarak seçmiş bir kadın,kibar bir Japon,ölemeyen bir Japon balığı ve daha bir çok şey..
Daha fazla bahsedip güzelliğini ifşa etmek istemem..
*Müstehcen sahneler bulunmamaktadır.
Vaktiniz olunca bir göz atın derim..

-Önemli olan ölmek değil ki;
-Öldüğün sırada ne yaptığın.
-Röni,sen öldüğün sırada ne yapıyordun?
-Sevmeye hazırlanıyordun,değil mi?

İzlenmek için B U R A Y A tıklayın
İyi seyirler dilerim..




O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

22 Eylül 2019 Pazar

Film:Gülçehre


Eğer tüm dünya halkının dikkatinin tamamen bana çekilmiş olup tüm kulakların gözlerin ve yüreklerin bende olduğunu bilseydim söylemek istediğim sadece bir cümlem olurdu sanırım.
Hayalleri yok etmeyin!..
Bir insanın ailesine vatanına sevdiklerine ve hayallerine dokunmayın!..diye bağırasım var..
Öylesine gücüme gidiyor insanın insana yaşattığı büyük acılar.
Aklımın bunu kavraması sıkıntılı oluyor her seferinde.
Nasıl oluyor da acıktığı zaman evinin kapısını geçip içeridekileri görünce mutluluk duyan bir insan veya kendini güvende hissettiği bir vatanı bir evi uzanıp dinlenebildiği bir yatağı olan bir insan başka bir insandan bunları yok etme hakkını görüyor kendinde?
Büyük kötülükler veya küçük kötülükler yapmayı nasıl cesaret edebiliyor insan?.
İnsan..nedir ki insan,nedir?
Bir yığın et midir yoksa gözle görünmeyen camdan veya nurdan veya ruhtan ibaret Allah'ın bir mucizesi midir?
Elbette ki bunların tümüdür..
Her birimiz bunlardan ibaretiz bu malzeme ile yaratılmışız..
Ah,incelikleri ve güzellikleriyle anlatabilme kabiliyetimin olmasını çok isterdim ..dünya yangın yeri..
Öyle bir devir ki yaşanan neyin içinde olduğumuzu bile tam bilemiyoruz..
Bir yanda çeşit çeşit güzellikleri anında gözlerimizin önüne seriyorlar bir diğer yandan da bir insanın zor dayanabileceği acıları.
Tüm bunları yazmama bir film sebep oldu ve hayaller..hayal kuramayanlar tarafından yok edilmeye mahkum hayaller..
Hayaller değersiz değildir ey hayal kuramayan,hayat değersiz değil hey hayatı bencilce yaşayanlar,insan asla değersiz değil ey insan olamayanlar..
hiç değil..
Hayalsiz nedir ki insan,bir et yığını dışında..ruhsuz yaşanır mı hiç umutsuz yol alınır mı bilmem?..kendi iç dünyalarında sessizlik ve karanlık içinde olanlar hayal kuranları anlayabilirler mi hiç..
Hiç..
Kısaca hiçlik içinde olanlar ve hayali peşinde koşanları ele alan bir filmdir bu..acılı ve derin.
Düşünüyorum da;bu insanlar yıllarca ne kadar da büyük acılar yaşadılar ve yaşamaya da devam ediyorlar ama buna rağmen günümüzün imkanlarıyla bize yaşadıklarını kalp gözüyle göstermeyi başarabiliyorlar,.ok şükür..
Şükür ki bir zamanlar yaşadıkları acıları biliyor ama görmüyorduk şimdilerde ise hem biliyor hem de görüyoruz.
Yazılan kitaplar çekilen filmler sayesinde de acılarına hem şahit hem de ortak oluyoruz..dualarımızda daha fazla yer veriyoruz.
Allah onlardan razı olsun..
Filmden bir kaç kare ve kısacık bir cümle ile aranızdan ayrılıyorum şimdilik.

-İnsanın bir hayali olmalı.










Youtube'dan izlemek için T I K L A Y I N

İyi seyirler dilerim..


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

20 Eylül 2019 Cuma

Film:Sevgili Frankie/Dear Frankie


Başrolde oyunculuğunu beğendiğim Emily Mortimer'in oynadığı bir film tavsiyesi ile geldim bugün.
Daha evvel de The Bookshop filminde (bağlantıya tıklayarak okuyabilirsiniz)kendisine hayran kalmıştım bu sefer çocuğu için çareler arayan hiç bir zaman var olamayan bir babanın yerini doldurmaya çalışan bir anne roluyle karşıma çıktı.Film hakkında çok fazla bilgi vermiyorum ancak yine de bir şeyler yazmak gerek.
Çocukların iç dünyası ve bizim onları iyi anladığımıza dair ne derece yanıldığımızı gözler önüne seren bir film.
Aslında biz çocukları değil çocuklar bizi çok iyi anlıyor ve sabırlılar akıllılar,merhametliler.Bu filmi izlerken bunları düşündüm.
Çocukların aileye ve anne ile babanın ne denli ihtiyaçları olduğunu da yansıtan bir film diyebilirim.
Buna benzer daha evvel izleyip yine burada bahsettiğim ve tekrar izlemediyseniz izlemenizi önereceğim bir film daha var:Elveda Christopher Robin
Kısa bir öpüşme sahnesi dışında müstehcen sahne içermeyen bir film oluşunu da sevdim ayrıca,belirtmekte fayda var :)




Filmi izlemek için TIKLAYIN 

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

18 Eylül 2019 Çarşamba

Ayın Fotoğrafı Olmaya Aday Fotoğraflar (Güncelleme-Yeni Adaylar Eklendi)


Kıymetli dostlarım,Ayın Fotoğrafı Etkinliğine katılan dostlarımızın değerli fotoğraflarını yavaş yavaş sizlerle paylaşmak istiyorum geriye sadece 3 günümüz kaldı henüz fotoğraflarını göndermemiş olan dostlarım fotoğraflarını kiremithanemblog@gmail.com adresine göndermelerini rica ederim.
Aklınızın biraz karışık olduğunu düşünüyorum belki de bu yüzden cesaret edemiyorsunuz katılmaya suç biraz da bendedir ilk düşüncem sizi zorlamayacak bir tema seçimi olan ''en sevdiğiniz/beğendiğiniz'' fotoğraf ile katılım sağlamaktı lâkin daha belirgin ve net bir konu seçmek kolaylık açısından daha iyi olacaktır kanaatindeyim artık.
İnşaAllah Ekim ayı etkinliğinde böyle yapalım diyorum..konu belirlenince neyi çekeceğiniz hakkında sıkıntı çekmeyeceksiniz diye düşünüyorum bakalım hayırlısı hepimiz için..
Aşağıda katılımcılarımızdan gelen fotoğraflar yer almaktadır..
Bakın inceleyin güzelliklerinde kaybolun ve sizi en çok etkileyen fotoğrafı fotoğrafı çekenin ismiyle oylayın lütfen..
kiremithanemblog@gmail.com
fotoğraflarınızı bekliyorum ;)

OYLAMA KURALLARINA ÖZEN GÖSTERELİM:

❤ANONIM veya isimsiz oylamalar GEÇERSİZ sayılacaktır.
❤KATILIMCILAR kendi fotoğrafları dışında oy kullanmakta özgürdürler.

❤O Y L A M A  S O N U C L A R I  30 EYLUL' de talihli ile beraber YAYINLANACAKTIR.

Kolaylıklar ve başarılar dilerim.🌟














O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

16 Eylül 2019 Pazartesi

Fotoğraflarınızı Bekliyorum (Son 4 Gün)


Sevgili blogcanlar Eylül ayı'nın 20'sine dek fotoğraf alımı devam edecektir.
Oylama süreci Eylül ayının son on gününde yapılacaktır.Dolayısıyla Eylül ayının 20'sine dek katılımcıların fotoğraflarını kiremithanemblog@gmail.com adresine göndermeleri gerekmektedir.
Elinizi biraz hızlandırın bakim :)
Ay sonu oylamalar sonucu talihliyi belirleyip hediyelerini göndermemiz lazım bekletmeyelim ek olarak Ekim ayı için de yeni Ayın Fotoğrafı etkinliğine başlamış olalım diyorum,siz ne dersiniz :)
Henüz haberdar olamayıp bu etkinlik de neyin nesi diye merak eden varsa etkinliğimiz ile ilgili tam bilgi burada:

Ayın Fotoğrafı Etkinliği (Hediyeli)


Cuma 20 Eylül son gün aklınızda olsun :)
Sevgiyle kalın..


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

13 Eylül 2019 Cuma

Okuyalım:Bir Delinin Hatıra Defteri



Delilik bazen aşırı bilmek midir yoksa delilik bazen görüneni inkar edenlerin yüzüne vurmak mıdır veya delilik kendi kurduğun dünyaya hayale kurguya tutkuyla bağlı kalmak mıdır?
Nikolay Gogol'un Bir Delinin Hatıra Defteri kitabını okuyalı biraz zaman oldu olmasına ama gel gör ki ben o kitaba takıldım biraz.


Kitap incecik bir şey zaten bir öyküden oluşuyor okuyucuyu da alıp götürüyor açıkçası bu kitap neden kısa bu öykü neden böyle çabuk bitti ki şimdi demeden edemedim.
Evet Nikolay Gogol:Bir Delinin Hatıra Defteri olay örgüsünü öyle canlı ve çarpıcı bir şekilde okuyucuya sunmuş ki tadı damakta kalacak türden bir kitap olmuş.
Bazen güldüm bazen düşündüm bazen de sorguladım bu kitabı okurken..
Deli diye tabir edilen insanın kafasındakileri okuyunca bize çılgın gelen düşünceleri ne denli savunduğunu görmek belki de bir çoğumuzun aklından geçen ama itiraf edemediğimiz bir soruyu sormama sebep oldu;
-Acaba ben de insanların gözünde deli gibi göründüğüm olmuş mudur?
Kısa bir sürede okunabilen ama etkisi altında da kalınması kolay bir kitap güçlü ve etkili bir kalem yer yer gülümseten yer yer de gülüşü acılaştıran bir öykü..

Giderayak bir kaç tane de altı çizili satır:

-Eğer kendi varlığımı sevmezsem, yaşamaya nasıl devam ederim ki?

-Çarpık bir buruna değil, sakat ve sahte bir ruha gülelim.

-Kadından güzelliği alın, kendisine sevgi değilse de saygı duyulmasını sağlayabilmek için kadının erkekten yirmi kat daha fazla akıllı olması gerektir.

-Cahil insanlara yüksek meselelerden söz edilmez..

“Her horozun kendi İspanya’sı vardır ve her birinin İspanya’sı tüyleri altındadır.”

:)

Tavsiye ederim..



O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

7 Eylül 2019 Cumartesi

Yollarda


Çok güzel bir yağmur yağıyor bugün buralarda.
Fotoğraf çekmek için ideal bir hava,kapalı olsa da yağmur eşliğinde çekilen fotoğrafların güzelliği mest edici olabiliyor,arzu ederseniz yağmurda çekilmiş buradaki ve buradaki yayınlara göz atabilirsiniz..Zorluklarına rağmen beklenmedik kareler elde edilebiliyor.Her gülün dikeni vardır ya belki o mantık.
Bir kaç gün önce bir yolculuk esnasında akşam üzere hazır yanımda da kameram varken arabadan çektiğim fotoğrafları inceliyordum az evvel..bakımlı tarlaların ve ikindi vaktinin geç saatlerinde tatlı bir ışık eşliğinde çekilen fotoğraları sizinle de paylaşmak igeldi içimden..bazen çektiğin karenin pek güzel olmadığını düşünebilir insan ama fotoğraflara bilgisayardan bakınca bambaşka bir manzara ile karşılaşabiliyor insan,benim için de böyle oldu aşağıdaki fotoğraflar.
Size tavsiyem,çektiğiniz fotoğraflara kameradan bakarak silmeyin.
Mutlaka bilgisayarda gördükten sonra silin.
Hazine kaybınız olabilir :)

Aşağıdaki fotoğraflar kameranın ekranından gözüme pek de güzel görünmedi ancak bilgisayarda açtığım zaman çoğu inanılmaz güzeldi bazıları pek net ya da ancak her bir fotoğrafta mutlaka bir güzellik vardı..
Buyrun..






Fotoğraflar ile ilgili düşüncelerinize talibim canlar,önerilerinize de daima açığım..
Giderayak Eylül Ayı Fotoğraf Yarışması Etkinliğni de hatırlatmak istiyorum yavaş yavaş mailime (kiremithanemblog@gmail.com) fotoğraflarınız gelmeye başladı (çok teşekkür ederim gönlünüze sağlık) henüz bu etkinlikten haberdar olamayanlar buradan daha detyalı bilgi edinebilirler.
Ve yine son olarak..
Gönül koymayın:
Sevgili blogdaşlarım son iki haftadır gerek apartmanımızdaki  büyük ve hayatımızı etkileyen çalışmalar gerek evimizin içindeki bazı çalışmalardan dolayı tabii bir de bilgisayarımın gönlüne göre açılmasından dolayı sizden biraz uzak kaldım gibi düşünebilirsiniz,inanın okuma listeme düşen her yayına mutlaka bakıyorum yorum yapamadığım için bağışlayın elimden geldiğince yorum yapıyorum gözettiğim nokta ruhsuz öylesine yapılmış yorumlardan sakınmak beni bağışlayın,benim için değerlisiniz..
Seviliyorsunuz..

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

5 Eylül 2019 Perşembe

Okuyalım:Kuyucaklı Yusuf



Kuyucaklı Yusuf tatil boyunca gittiğim her yere benimle gelen incecik kolayca bitirebileceğim diye inandığım bir kitaptı ancak öyle olmadı :)
Kendisiyle iki ülke gezdim yine de bitiremedim,belki de bu yaz tatilinin tek eksiği kendimi kitabıma vererek yaz mevsiminin uzun öğle vaktini okuyarak geçiremeyişimdi ve evet bu durum gerçekten gücüme gitti.
Tattile çıkmadan evvel kitaplarımı sipariş etmiş onları okuyacağım diye hayallerini kurmuş,yaz sıcağında kendimi kitaplarıma vererek çevrenin tatlı sesleri eşliğinde yolculuklara çıkama hayalim bir güzel batıverdi böylece.
Olmadı.
Bu kitap ile ilgili yazacaklarım da bundan sebep hem yetersiz.Neydi bu kitabın konusu ve bizlere ne analtmak istiyordu,neler yaşanmıştı neden yaşanmıştı onca şey?..
Tam olarak kitabı anlayamadım tam olarak kendimi kitaba veremedim..alttaki fotoğrafın arkaplanını göüyorsunuz,deniz kıyısında bile kitap yanımdaydı ama olmayınca olmuyor işte,kendimi veremedim..
Dolayısıyla bu kitap ile ilgili aklımda kalan kırıntılar ile yola çıkmak zorundayım.


Kitap güzeldi.
Öksüz kalan küçük bir çocuk ve onun yaşamı boyunca kendini bir genç kızın kalbi dışında bir yerlere ait hissedememe durumu.
Ama iyi ki dünyada sevgi var,sevmek var,sevgi ve sevmek insana hem ev olur hem yurt..maddi anlamda bir çok şey kaybedebilir insan ama sevgiyi kaybederse veya sevgiyi bulamazsa sol yanı hep yaralı hem açıkta olur..

Kuyucaklı Yusuf'un ekranlara da taşınmış olduğunu bilmek biraz da olsa içime su serptti..ilk fırsatta izlemek için filmin linkini buraya bırakıyorum.

KUYUCAKLI YUSUF




O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Çocuk Odası İçin Poster (2 adet)


Zaman zaman gerek çocuklarımın odasındakileri gerek diğer odalardaki duvardaki panoları değiştirmeyi seviyorum.Daha evvel yapmış olduğum Evlt,kıyamadığımsın ile Allah'ın sırrı sensin,kalbine yolculuk et paosterlerin yerine iki adet farklı poster tasarladım bugün.
Arzu ettiğiniz takdirde posterleri indirip çıktısını alarak sizde çerçeveletip çocuk odasını süsleyebilirsiniz.


Posterlerin konusu biraz motivasyon içeriyor bu sefer daha doğrusu aklıma ilk gelen bu sözler üzerinde çalışmak istedim..iki kızım olduğu için soft pembe ile gri tonlarını kullandım,geçişleride aynı şekilde yaptım..
Posterlerin tam boyutunu görmek için aşağıdaki linklere tıklayın.


Allah'a emanet olun.


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

4 Eylül 2019 Çarşamba

All I Need Is A Bahçe


Evet,all i need is a bahçe yani garden yani ihtiyacım olan tek şey bir bahçe :)
Ne demiş adını ilk kez duyduğum ama meşhur olduğunu tahmin ettiğim François Rabelais?
Bahçelerinde lahana ekenler bizden üç veya dört kat mutludurlar.

Bazen bu sebepten dolayı mutsuzluk hissediyorum evet,lahana ekemediğim için,bahçem olup da bir şeyler yetiştiremediğim için.
Toprağa karşı olan şefkatimi dışarıya yansıtamadığım toprağa yalın ayak basarak vucüdumdaki negatif enerjiyi bir türlü boşaltamadığım için.
Zaman zaman geriliyor ve sebebini bilemeyebiliyorsun tabi ki,haliyle.
Dünya ne ara böyle bir yer oldu yahu?..insanlar eskiden ama bayağı bir eskiden epey zenginlermiş de farkında değillermiş kanımca çünkü neden ki diyeceksin bildiğim herkes eskiden oldukça fakirdi kıırılanlar vardı fakirlikten evet sana derim ki haklısın ama fakirlik de tartışılır bir tanımdır artık günümüzde.
Yani zenginlik mesela zenginlik nedir sence evvela bunu ele almak lazım.
Zenginlik iyi bir eve içinde ihtiyacın olabilecek herşey iyi model bir araba çocuklarının sürekli iyi şeyler giymesi iyi yerlere gitmesi vs gibi şeyler midir?.
Yoksa zenginlik her yaz güzel bir tatil yapma imkânı mıdır bu veya buna benzeri şeyler midir nedir?
Günümüzde yukarıda yazdıklarımın çoğunu insanlar rahatlıkla yapabiliyor,gerek borç yaparak gerek başka şeylerden kısarak ama yapabiliyorlr bütün bunları.
Aslolan insanın neye gerçekten ihtiyaç duyduğudur,yaz tatilleri mesela evet şahanedir deniz kum dağ kamp veya lüks bir otel,ama bu bir insanı ne kadar bir süre idare edebilir ve miktar olarak bir yıl boyunca ona kâfi gelebilir mi diye de sormak istiyorum,kendime tabii ki çünkü şu anda ben ve geçen hafta alınmış kurutulmaya bırakılmış güllerim dışında kimse yok.
Ne kadar bir süre idare edebilir ki bizi senede bir yapılan yaz tatili veya küçük kaçışlar/kaçamaklar?.
Hiç..


Tatile gidersin,sayılı günler bir güzel akıp gider güzel oldukları için de çabuk biter dönersin çöplüğüne işine gücüne veya her neyse.
Ama bir bahçen olsa böyle mi olacaktı,hayır böyle olmayacaktı.
İnsanın ruhunda var bu toprağa yakın olma ihtiyacı,engellenemez.
Başka bir yol ile de tatmin edilemez su gibi hava gibi.
Bir insana sen her gün belirli miktarda oksijen verirsen o insan nasıl bir hayat yaşar sence veya su,suyu da belirli oranda verirsen o insan ne kadar kendisi ne kadar sağlıklı ne kadar insan olabilir?
Çok fazla soru ve hepsini etraflıca düşünmeye kalksa içinden çıkamayabilir insan o yüzden hemen topralıyorum konuyu.
Konumuz bahçe ve insanın toprağa yakın olma ihtiyacı.
İnsanlar eskiden dahazenginlerdi demiştim ya hani,öyleymiş meğer.
Belki kiracıydı belki köylüydü şehrin ne tuğlasını ne caddesini görmüştü gözleri ama muhakkak toprağa yakın bir hayatı vardı.
Mutlaka işlemesi gereken bir toprak parçası vardı elinde.Gerek ırgat olarak gerek sahibi olarak.O toprağa yakın olma durumu hep vardı.
Ve evet toprağa yakın olmanın faydalarından da istifade ediyordu böylece.
Üreterek veya üretmeye mecbur kalındıkça insan en temel ve artık günümüzde asla ama asla bahsedilmeyen ihtiyacını karşılayarak bir yaşam sürüyordu.
Şimdi biz kibar şehir çocukları bir bahçeye girsek veya çıplak ayak ile toprağa basacak olsak aman ayağımıza bir diken belki de bir cam parçası batacak diye paniğe kapılıyor etekleri paçaları sıvazlayıp oradan uzaklaşıyoruz(denizin kumsalı hariç :)
Var işte.
Toprağa ihtiyacımız var,enerjimizi ona vermeye ihtiyacımız var,belimizi büküp minicik tohumların fidana dönüşünü yavaş yavaş boy attığını izlemeye ihtiyacımız var..
Benim de var senin de var ama gel gör ki ne toprak için çalışıyoruz ne de minik bir tohum ekme derdimiz var.
Neymiş şu çocukluğum..yine bir hatırasına gidiyor aklım ve istemsiz bir şekilde bu gün ile o günleri kıyaslıyorum elimde olmadan.
her evin bir bahçesi olabilir mi can?..vardı işte o zamanlar herkesin bir parça toprağı büyük veya küçük bahçesi.
Benim çocukluğum bahçelerde ve tarlalarda geçti diye şu anda kendimi büyük bir hazine sahibi gibi hissettim.

Gördün sen bunları..

Yağmurlu bir günde annemin salata hazırladığı bir anda beni bahçeye maydanoz veya marul koparmak için göndermesi nasıl bir güzellikmiş Allah'ım..
O çamurlu toprağa bata çıka bahçeye gider bir yandan söylenirdim bir yandan da yağmur damlalarının ıslatmış olduğu yemyeşil marul yapraklarını koparırken elime değen o lezzetli ıslaklığın tadını çıkarıyordum.
Toprak kokuyordu buram buram!.
Başımı kaldıramayacak kadar bitkiye sahip olan bu bahçe gökyüzüne kadar uzanıyordu sanki çömeldiğim yerde yukarıya baktığımda.
Şimdilerde hangimiz çocuğunun anılarına böyle bir görüntü kazıyabilir hangimiz çocuklarımıza böyle bir anıyı kazandırabiliriz?
Varsa yoksa bu dünya,bu toprağın üzerindekiler veya topraktan çıkanlaradır ilgimiz.
Aslında hem daha romantik hem daha sevgi dolu yazmaktı niyetim ama aldı başını gitti bu yazı böyle kalmak zorunda artık çünkü bu satırlarım doğal ve akıcı bir ruh hali içinde yazıldı.
Ayaklarıma bulaşan çamurlar kadar,göklerden fakir olduklarını sanan zenginlerin bahçesine tarlalarına düşen yağmur damlaları kadar doğal.

İçimizdeki yabani otların kır çiçeklerine dönüşmesi ve toprağa yakınlığımız öldüğümüz anda olmaması dileğiyle..

Düşünceleriniz?

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Zengin Koca Bulmak İçin Tavsiyeler


Hayatlarını kurtarmak,farklı bir boyuta taşımak,arzu ettikleri yaşam tarzını elde etmek için zengin koca arayışı içinde olan genç kızlarımız olduğunu hepimiz biliyoruz.
Peki zengin bir koca bulmak için ne yapmalı?..
Zengin bir koca bulmak için nelere ihtiyacımız var?..sadece çok güzel olmak yeterli midir?
Aşağıda yer alan yazı bu tür soruları ve arzusu olan kişilere çok güzel tavsiyeler içermektedir.
Sahip olduğu tek ''güç'' güzelliği olanlar veya güzelliğine çokça güvenenlerin muhakkak okuması gereken bir yazıdır ayrıca.
Buyrun:

Dünyanın en büyük finans şirketlerinden J.P. Morgan’ın CEO’su James Dimon, zengin koca avcısı bir kızın attığı elektronik postaya bakın nasıl cevap veriyor.
Önce kızın J.P. Morgan’a yolladığı elektronik postaya bir göz atalım:
“Sayın Morgan, size karşı dürüst olacağım. Bu yıl 25 yaşına giriyorum. Çok güzelim, iyi bir stilim var ve kaliteli şeyleri severim. Yıllık geliri en az 500 bin dolar veya daha fazla olan bir adamla evlenmek istiyorum.
Açgözlü olduğumu düşünebilirsiniz, fakat New York’ta yıllık geliri 1 milyon dolar olan insanlar maalesef orta sınıf sayılıyor. Çok şey istemiyorum.
Sizin sitenizde yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan birileri var mı? Hepiniz evli misiniz? Bu konuları merak ediyor ve sormak istiyorum, sizin gibi zengin insanlarla evlenmek için ne yapmam gerek?
Bugüne kadar birlikte olduğum erkekler arasında en zengini yılda 250 bin dolar kazanıyordu. Central Park’ın batı yakasında, yüksek bütçeli rezidanslarda yaşamak isteyen biri için yıllık 250 bin dolar yeterli değil.
Size alçak gönüllülükle soruyorum;
1) Zengin bekârlar nerede takılır? (Lütfen bar, restoran, spor salonu, kulüp vs. gibi mekânların isimlerini ve adreslerini yazar mısınız?)
2) Hangi yaş kategorisine odaklanmalıyım? 3) Çoğu zenginin eşleri neden ortalama güzellikte? Birkaç kızla tanıştım; güzel veya ilgi çekici değiller ama zengin erkeklerle evlenebilmişler.
4) Kimin karınız, kimin yalnızca sevgiliniz olabileceğine nasıl karar veriyorsunuz? Benim hedefim evlenmek. Zengin bir adamla evlenebilmek için ne yapmalıyım?”
Saygılarımla
Bayan Güzel



İŞTE DIMON’UN KIZA YANITI
“Sevgili Bayan Güzel, yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. Tahmin ediyorum ki sizin gibi aynı soruları soran pek çok genç kız vardır.
Lütfen profesyonel bir yatırımcı olarak durumunuzu analiz etmeme izin verin. Benim yıllık gelirim 500 bin doların üzerinde, sizin kriterlerinize uyuyor, bu sebeple zamanınızı boş yere çalmadığımı umut ediyorum.
Bir işadamı gözünden bakarsak, sizinle evlenmek kötü bir fikir. Nedeni ise çok basit, lütfen açıklamama izin verin.
Detayları bir kenara bırakırsak, yapmaya çalıştığınız şey ‘güzellik’ ile ‘para’ ikilisini takas etmek: A kişisi güzelliği sağlar, B kişisi de bunun için ödeme yapar, gayet adil.
Fakat burada ölümcül bir problem var; sizin güzelliğiniz kaybolacak ama benim param iyi bir sebep olmadıkça tükenmeyecek.
Aslına bakarsanız, benim gelirim yıldan yıla artabilir, ancak siz yıldan yıla güzelleşemezsiniz. Bu sebeple, ekonomik açıdan bakarsak, ben değer kazanan bir varlıkken siz değer kaybeden bir varlıksınız. Hem de sıradan bir değer kaybı değil, katlanarak artan bir değer kaybı.
Eğer güzellik sizin tek varlığınızsa, değeriniz 10 yıl sonra çok daha düşük olacak.
Wall Street’te kullandığımız bir terimden yola çıkarsak, sizin için ‘takas pozisyonu’ diyebiliriz, ‘satın al ve bekle’ değil.
Sizi satın almak iyi bir fikir değil, bu sebeple kiralamayı tercih ederim. Çünkü alışveriş değeri düşen bir şeyi uzun süre elde tutmak hiç de akıllıca değildir. Şüphesiz; aynı şey sizin istediğiniz evlilik için de geçerli.
Bu yazdıklarım size zalimce geliyorsa bir de şöyle düşünün; tüm paramı kaybetseydim, beni terk etmez miydiniz? Aynı şekilde güzelliğinizi kaybettiğinizde, benim de çıkış yolunu bulmam gerekmez mi?
Yıllık geliri 500 bin doların üstünde olan insanlar aptal değil; sizinle yalnızca çıkarız ama evlenmeyiz. Size, zengin bir adamla evlenme fikrini unutmanızı öneririm.
Bu arada, yılda 500 bin dolar kazanan o zengin siz olabilirsiniz. Zira o kadar parayı kazanmak, zengin bir aptal bulabilme ihtimalinizden daha yüksek.”
CEO J.P. Morgan

O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

3 Eylül 2019 Salı

Ayın Fotoğrafı Etkinliği (Hediyeli)


Nicedir aklımda olup da gerçekleştiremediğim bir etkinlikten bahsetmek istiyorum bugün.
Yaz boyunca gerek Instagram gerek bloglarımızda çekmiş olduğumuz en güzel fotoğrafları paylaştık,önümüz sonbahar artık ve öyle sanıyorum ki sonbaharda da çok güzel fotoğraflar çekme imkanımız olacaktır.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar çekmiş olduğumuz fotoğrafları başka bir amaçla da değerlendirebiliriz diye düşünüyorum.
Akıllı telefon veya kamera sahibi herkes fotoğraf çekmeyi veya an'ı yakalamayı sevdiğini kendimden bilirim ancak çekilen bir fotoğrafın sadece bir kaç beğeni ile sınırlı kalmasından da yana değilim dolayısıyla bu anlamda bir etkinlik fikri üzerinde epey düşündüm.
Başlangıç ayımız Eylül olmakla beraber etkinliğe katılanlar ay boyunca bolca fotoğraf çekerek içlerinden en çok beğeni toplayanı veya en çok beğendiğini mail yoluyla gönderebilir,ay sonuna yakın fotoğrafları tek bir yayında toplayarak herkesin beğenisine sunarak oylayalım en çok oy alan talihliye de güzel bir hediye verelim diyorum.Yarışma tadında bir etkinlik kısaca :)

Hediye Demişken Hediye Değişken!


Eylül ayı hediyesini de çoktandır aklımın bir köşesinde tutuyordum,Eylül ayı fotoğraf oylamasında en çok oy toplayan arkadaşımıza kablosuz hızlı şarj aleti bir de süpriz bir hediye daha hediye edilecektir,alta fotoğrafını da hemen ekliyorum.


dipnot:kazanan bayansa şarj aleti pembe renk olacaktır :)

Hediye her ay bana ait olacak yurtdışı yurtiçi farketmeksizin bu güzel etkinlikten bir anı bir hatıra olarak gönderilecektir :)

NE ÇEKEYİM?

En çok neyi seviyorsanız veya sizi en çok ne etkilemişse bu bir manzara olabilir bir yapı olabilir güzel bir sofra veya içecek resmi olabilir,tamamen size aittir.

Etkinliğe katılmak isteyen arkadaşların 

*etkinliği aktif oldukları sosyal medya platformlarında duyurmalarını rica ediyorum

Fotoğraflarınızı kiremithanemblog@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
Şimdiden katılımınızı ve daha da çok her ay çekilecek olan güzel fotoğraflarınızı heyecanla bekliyorum..
Fotoğraf çekmeyi ihmal etmeyin bu yüzden :)

Sevgiler.


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Televizyonun Hayatımızdaki Yeri

Televizyon izliyor musunuz? 

Televizyon evimize geldiği günden beri izliyorum ve izleyeceğim de çünkü ben de her çocuk gibi haftasonları bolca uyumak yerine erken uyanarak karşısına geçip çizgi film izlemeyi tercih ediyordum,tabii o zaman tercihler kısıtlıydı anne babalar bu derece bilinçlendirilmiş değildi ne yazık ki,günümüzde ebeveynler de değişiyor çok şükür günümüzde teknolojk gelişmelerin ardından izleyici başka mecralara da yöneldi.Seçenekler arttıkça televizyon izleme oranı da ciddi oranda düşer oldu bu sebepten dolayı sadece ''izlemek'' diye düşünülen televizyonun karşısında durma eylemini bir şekilde sürdürmek isteyen medya güçleri içeriğini değiştirmeye başladı ne yazık ki.


İçerik değişince seyirci de kendisine katkıda bulunacak yapımları başka alanlarda arar oldu.Yani 'ben televizyon izlemiyorum veya evimde televizyon yok' diyenlerin aslında demek istediği şey 'ben televizyondaki yapımlardan keyif almıyorum/fayda görmüyorum/zararlı buluyorum gerçeğidir.
Eskiden daha saf daha faydalı yayınlar içeren bu kutu içinde artık ağırlıklı olarak aşk cinsellik insanların zekasını aşağılara çekip aşağılayan veya belirli bir seviyede tutmaya çalışan yapımlar yanısıra bol miktarda da şiddet içermektedir.Elbette bunların da alıcısı çok ama kalite veya faydanın yokluğu her insanda bir şekilde tecelli ediyor ettikçe de insan dediğim gibi başka tarafa yöneliyor.

Tek başıma olduğum bir hayatım olmadığı için televizyonu henüz evden çıkartabilmiş değilim evet bir zamanlar böyle bir isteğim vardı bu arzum epey de şiddetli boyutlara ulaşmıştı ancak televizyon bir anlamda hem faydalı hem de gerekli diyebilirim bütün mesele ne izlediğin ne izlettiğindi.
Tercihler olduktan sonra seçimlerimize kısıtlama gelmedikçe ve izleme özgürlüğümüz istismar edilmedikçe televizyondan gayet güzel bir şekilde istifade edilebilir kanaatindeyim.


Seçenekler çok fazla ama aslolan TERCİHLERİMİZDİR.

Ailece ekran karşısına geçip izlediklerimiz ya bir belgeselden ya da Yotube'dan 5minute videoları veya önceden araştırıp seçtiğimiz bir filmden ibarettir,kanal olarak da evimizde sadece TRT1 ve belgesel kanalları izlendiği için yine ya belgesel tadında bir şeyler veya TRT1'in eğlenceli dizilerini izleriz.Uydu kullandığımız dönemde çok güzel dini kanallar vardı Dosttv Hilaltv Semerkandtv gibi ben sürekli bunları izliyordum güzel kanallardı ama artık uydu kullanmadığımız için bunlara ne yazık ki erişimimiz yok.


FOXtv KanalD veya bu tarz kanalların açılması ve izlenmesi kesinlikle yasaktır evimizde sanırım son 10 yıldır bu kanalları hiç açmadım açmalarına da izin vermiyorum evet nadiren iyi yayınlar olabilir ama her yayında reklam yapılır her reklam da mutlaka programın genelinde yer alan şiddet aşk ve buna benzeri onarımı kolay olmayan yapımları gösterilir dolayısıyla tamamiyle uzak durmak ailem için en güzeli diye düşünüyorum yani bu tür görüntülere tamamen engel olamasam bile minimuma indirmektir niyetim.

Şahsen izlediklerime gelince son zamanlarda bilindiği üzere İran sinemasına merak sardım (son izlediklerim burada göz atamak isterseniz TIKLAYIN)gayet de memnunum bu tür yapımlardan bir de belgeseller tabi vazgeçilmezimdir bununla beraber televizyonda değilde televizyon aracılığı ile Youtube'da yer alan milyonlarca faydalı yapıma ulaşımım mümkün olduğu için hem farklı hem de güzel şeyler izleyebiliyorum.

Kısaca durum bundan ibarettir canlarım televizyon da bir araçtır ve her şeyde olduğu gibi herşey elimize bakıyor veya tercihlerimize televizyonu salt bir şekilde kötülemek bana çok anlamsız hatta ters geliyor aslolan tercihlerimizdir.Yani kimisi ahak dışı yayınlar izlerken kimisi de ahlakını güzelleştirebilecek şeyler izleyerek manevi anlamda level atlayabiliyor :)

Allah'a emanet olun.








O K U
PAYLAŞ: Whatsapp