31 Mayıs 2018 Perşembe

Film:Annemin Yarası


Bu filmin bu denli güzel etkileyici,sarsıcı ve sürükleyici olacağını asla tahmin edemezdim.
Meryem Üzerli Ozan Güven Okan Yalabık Belçim Bilgin ve Bora Akkuş'un baş röllerini paylaştığı çok çok özel bir film olduğunu söylemeliyim..
Konusu hakkında kısaca bahsedip spoiller vermeden anlatmayı isterdim ama olanaksız..
Kısaca savaş zamanında yaşanan trajik olaylardan sadece biri ele alınmış çok güzel dile getirilmiş.
Filmde dikkatimi çeken duygu yoğunluğu ön sırada ancak onun yanısıra oyuncuların canlandırdıkları karakterlerle bu denli bütünleşmesi de sürükleyici olmasında çok çok büyük bir etken diye düşünüyorum..

Filmdeki sahneler,özellikle de küçük çiftliğin güzelliği beni mest etti..
Evini seven kocasına deliler gibi aşık bir kadın,ailesini aramak için bir yolculuğa çıkıp onlarla yolu keşisen bir çocuk olan Salih karakteri de çok etkileyiciydi..

Ve diğer oyuncular da elbette..
İzlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum,az biraz müstehcen olmasa iyiydi ama biraz var ama izlenir..

Filmden çok etkilendiğim o çiftlik evinden ve doğallığından bir kaç kare de eklemeden ayrılmak istemiyorum.







Filmdeki sahneler,Balkan havası ve müziği bana çok eskilerden bir şeyler hatırlatan doğallığı da filmi özel kılan unsurlardan kanımca..
Nicedir bir film satın almış biri değilim,yıllar oldu ki film almadığım doğrudur ancak bir film satın alacak olsaydım kesinlikle bu filmi alırdım..


Filmi Dijitürk üzerinden izledim,internet üzerinde de filme rastlayamadığım için izlemeniz için ne yazık ki link veremiyorum,Youtube üzerinde ücretli olarak izlenebilir ilgili link BURADA..ancak fragmanı da film ile ilgili bir fikrin oluşmasına yardımcı olur diye düşünüyorum yani fragman ile idare etmek zorundayız.
Üzgünüm.





O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

29 Mayıs 2018 Salı

Yazmasam mı?


Aylardır Instagram hesabımı takibe alıp ardından takibi bırakıp sahte mi desem ilgisiz mi desem yoksa ilgi için yapanlar mı desem tarafından izlenmeye alınıp sonrasında terk edilişim yüzünden;

Rasgele bir hesaba girip onun takip ettiği 100'den fazla kişiyi takibe alarak (ilgi alanımı göz önünde bulundurmadan)hemen ardından 100'den fazla takipçim olması yüzünden;

-Ki,kaçı takibi bugün yarın birakır bilinmez..

Instagram uygulamasını silme kararını hemen alıp uygulayabilirim..
Bu tür durumlar beni o akıllı insanların o ilmin doruğuna çıkmış insanların sözlerini paylaşan insanların ilminden ve şahsiyetinden şüphe etmeme neden olmuştur..yani sende o paylaştığın şahsın karakterinden yüzde biri yoksa seni takip etsem ne takip etmesem ne?..

Bu tiyatro kimin için oynanmaktadır..

Sonra bloguma geliyorum ve düşünüyorum,yazsam mı yazmasam mı?
Acaba blog alemimimiz de böyle mi oldu?..
Yine bir şeyleri istismar ettik,ve çok ileriye gittik.
Demedi demeyin..
Silip kaçsam mı usulca yoksa kalıp yazmaya devam mı etsem?..



O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

28 Mayıs 2018 Pazartesi

Çocuk



Evlat kokusu, cennet kokusudur. 

(Hz. Muhammed (sav.)

Sana içimden bir çok şey vermek isterdim..

Ama sendekiler gibi taze olmamalarından korkuyorum..
Bazense hiç vermesem diyorum..
Senin tazeliğinde kaybolmak,yeni yeni günlere ben de seninle birlikte yürüsem diyorum..
Yolunu bilmemene rağmen seninle keşfe çıkmak istiyorum..
Anlatmak istediklerim bu yüzden kaybediyor anlamını..
Seni dinlemek istiyorum..
Söylediklerin daima şaşırtıcı ve yeni..
Fırından çıkmış ekmek kadar sıcak,okulun son zilini duyar duymaz çantasını alıp koşmaya başlayan bir çocuk gibi heyecan dolu..



Dünyada bir tane dahi çocuk mutsuz olduğu sürece, büyük icatlar ve ilerlemeler hiçtir.
 (Einstein)

Hata yapmaktan korkuyorum.
Seni sen olmadan büyütmekten korktuğum kadar..
Dünyanın kirini düşündükçe sarıp sarmalamak saklamak istiyorum seni..
Sonra vazgeçiyorum..
Savunmasız kalmandan korkuyorum bu sefer..
İlk düşüşünde yaralanan dizlerinin kanına kıyamasam da
Düşmene sessiz kalıyorum..



Bir çocuk sahibi olmaya karar vermek çok önemlidir, sonsuza dek yüreğinizin, bedeninizin dışında olmasını kabul etmektir. 
Elizabeth Stone

İlk ben susmalıyım çünkü acılarına
Büyümen için.
Sadece dinlemeliyim seni,biliyorum..
Anlatmak istediklerin hep başka şeyler oysa..
Bu dünyadan değil hiç biri..



Yetişmiş her insanın içinde, oynamak isteyen bir çocuk vardır. 
Friedrich Nietzsche

Canımdan öte geçen bir bağ bu,dünyanın neresine gidersen git sürekli duyacağım bir endişe bir sancı bir korku..
Söyleyemediklerim ve söylediğim herşey için affet beni..
Gerçekten veremediklerim için de affet beni.
Gün oldu kendimden öte
Gün oldu senden öte seviyorum seni..
Bunun yaşla,çağla ilgisi yok.
Bu tam da böyle bir sevgi.
Hem imtihan hem armağan..








O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

27 Mayıs 2018 Pazar

Bu Kuşları Tanıyan var mı?

Kızıl Ardıç kuşu
 Dakikalarca yanından ayrılmadım bu kuşun..
Araya hep mesafe koydu,çok az yaklaşmama izin verdi..
Ağaçların arasında yakalamaya çalıştım...beş metreden fazla yaklaştırmadı.
Sabahın erken saatlerindeydi,evvela bir ağaca kondu sonra da yere indi.
Belli ki yiyecek arayışındaydı ama beni de fark etmişti..
İsmini bilmiyorum..bilenden yardım istiyorum,bu kuşu tanıyan var mı?

Kızıl Ardıç kuşu

Öyle farkındaydı ki onun peşinde olduğumu,ne ettimse biraz daha yaklaşamadım..haddimi aştığım anlar çoktu :)

Kızıl Ardıç kuşu

Kızıl Ardıç kuşu

Kızıl Ardıç kuşu

İlk fırsatta da mesafeyi tamamen ortadan kaldırarak bir ağacın yüksek bir dalına kondu..beni buradan sadece izleyebilirsin der gibiydi..

Ak kuyruksallayan

Bu siyah beyaz güzellik de bir gün tam arabaya binecekken karşıma çıktı.
Çöp bidonlarının etrafında dolanıyordu elbette o da yiyecek arayışındaydı.
Makinem yanımdaydı..objektif değiştirmeye vaktim yoktu ne yazık ki,her an uçup gideceğinden o kadar emindim ki..daha fazla yakınlaştıramadım bu yüzden..

Ak kuyruksallayan

Çok güzel bir kuştu ama hangi kuştu acaba?..

Araştırmalarım meyva verdi en sonunda ilk resimdekiler Kızıl Ardıç kuşuymuş siyah beyaz renkteki güzellik ise Ak kuyruksallayan kuşu adında bir kuşmuş sebebi de kuyruğunu sürekli olarak sallaması adını bundan almış olsa gerek..
Youtube'da kuyruğunu sürekli salladığı bir video da mevcut yani aşağıdaki :)




O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

23 Mayıs 2018 Çarşamba

Herşeyimiz Var!

Hatırlıyorum,çok çok iyi hatırlıyorum..
Çocukken ben bir komşumuzun yaşadığı bir hadiseyi.
Günlerden bir gün ki o gün de bir kış günüymüş,komşumuzun baltasının sapı gevşemiş ve bozulmuş.. Küs olduğu bir komşumuzun baltasına ihtiyaç duymuş bu yüzden.
Ama!..
Baltası olan komşu ile aralarında buzlar uçurumlar varmış.
Küsmüşler,kapı komşular ama küsmüşler işte,sebebini de hatırlamayacak kadar küçüğüm ama olayı çok iyi hatırlıyorum..
Hava soğuk ve odun kesmemiz gerekiyor diyordu,ama gel gör ki aksi baltanın sapı (aksi mi hikmet vesilesi mi?) baltadan ayrılıyor ne ettimse tutturup odun kıramadım diyor..araya çomaklar soktuğum halde ayrılıyor,düşüp duruyor.Hava da soğuk,soba da odun istiyor evimiz de soğuyor,komşu da komşuya küs!..
Yine de,çocuklar küçükmüş odun kesilip sobaya atılması elzem bişeymiş haliyle komşu küs olduğu komşunun kapısına dayanıp baltayı ödünç olarak istemiiiiiş..
Komşu da bu vesile ile onu içeriye almış,kahve pişirmek üzere imiş kahve ikram etmek istemiş odun kesimi biraz ertelenebilirmişmiş böylece de iki komşu küs olduklarını hatta neye küstüklerini dahi unutarak güzelce bir kahve içmiş olmuşlar..

Olay aşağı yukarı böyle..
Bir baltaya muhtaç olmak bazen sadece bir baltaya muhtaç olmaktan ibaret değildir..o ihtiyaç vesile olurdu insanların birbirine yakınlaşmalasına,o ihtiyacın görülmesi çoğu zaman birbirimizin halini daha iyi anlamamıza hatta barışmamıza vesile olurdu..

Nefsimiz istedi ki evimizde herşey olsun bir eksiğimiz olmasın.
Çalıştık didindik evimize gereken herşeyi temin ettik aldık tabii ki..
Senede bir kere bile kullanılacak olan Aşure tenceresini veya kazanını dahi yeterli yerimiz olmamasına rağmen evimize aldık,aldık ki komşumuzun tenceresini istemek için kapısını çalmak zorunda kalmayalım..

Oysa belki de o tencereyi istemek bir bahane olurdu tekrar eskisi gibi görüşmemize veya evine gitmemize veya birbirimize muhtaç olduğumuzu hatırlamamıza..ama yok,bizde her şey olacaktı biz başkasından bir çöp dahi istemek zorunda kalmayacak nefsimize ağır geldiği için,satın alıp evimizde bulunduracaktır.Senede bir kez kullanılmasına göz yumma pahasına,yeter ki komşunun kapısı çalınıp o tencere isteme faslı nefsimizi sıkıntıya sokmasın diye..ama komşuda yok bizde var ise eğeeer ve bizden ödünç almaya geldi ise biz çok tatlı bir dil güleryüzlü bir yüzle ve duyulacak olan minnet sözlerine hazırlıklı olarak tenceremizi ödünç vermeye elbette razı olduk..

İşte bu..

Araya mesafe soktuk..
Tek beden olduğumuzu unuttuk.
Herşeyimiz var.
Her-şe-yi-miz var!...

Ama bunların da bir bedeli var,bu herşeyler için ödediğimiz bedelleri görmezden geliyoruz.
O barışların sağlanması için küskünlüklerin bitmesi için vesileler yok,çocuğumuzun gecenin bir vakti ateşlenip komşudan ateş düşürücü istememiz için gerekli rahatlığımız ve yüzümüz elbette bunlardan biri.

Şimdi böylesi pek yok,olamaz da.
Çünkü bizim evlerimizde ARTIK herşeyimiz var.
Her-şe-yi-miz var!...




O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

15 Mayıs 2018 Salı

Uçağın Camından


Uçağın camından dağlar ve tepeler görünüyor.
Uçağın camından nehirler,onların büyüklüğü ve ne yöne doğru aktıkları görünüyor.
Sonra büyük yollar görünüyor,şehirler kasabalar ve minik minik köyler.
Yaşadığım bölgeye yaklaştıkça uçak ciddi oranda alçalmışken,aşağıda iken gözüme çok büyük ve geniş görünenler hakkında düşüncelerim çelişiyor.
Süreki ve her yerde görünen o yeşillik ve ormanlık bölgelerin o kadar da büyük olmadığını görebiliyorum mesela.
Veya yanındayken bana çok derin gelen nehir ipince bir çizgi gibi olabiliyor.
Ormanı çok yeşili çok diye inandırıldığımız Almanya'nın o kadar da çok yeşil alanı yokmuş meğer,diyebiliyorum..
Evlere bakıyorum sonra alçaldıkça uçak..
Evler yollar hareket halindeki araçlar..bunların içinde bulunan insanlar,hayalimde biraz daha yaklaşıyorum onlara,bu insanlar sabahları kalkıp kahvaltı eder sonra hazırlanıp işlerine gider veya tam da o an biri saçına fön çeker diğeri abdest alır.
İnsanların hayatları böyle bir şey işte bir yerlere koşuyorlar yetişmeye çalışıyorlar.Bir bakmışım ki bir yanda arabalar bir yerlere gidiyor diğer yanda nehirler akıp uzadıkça uzuyor ve insanlar,ah insanlar o anda minicik ve küçücük.Çok çok küçücük görünüyorlar.
Şu anda şu gökdelende mesela lüks bir ofis veya dairede oturan insan ne kadar küçük olduğunu biliyor mu acaba?..düşünmeden edemiyorum..
Gökdelen bile bir çocuk oyuncağı gibi görünüyor,hani elimi uzatsam yerden ayrılacak avucuma sığacak kadar küçük görünüyor.Ve bunun içindeki insanlar ve o insanlar arasındaki ilişkiler.O entrikalar o birbirini yemeler gömmeler yok etme arzuları ve dünyaya sahip olma tutkuları.
Ben yukarıdayken bunları hayal ediyorum,gökdeleni bile avucumun içine sığdırabileceğimi düşünüyorum ama yerdeyken tutkular bir başka büyük arzular bir başka önemli,öncelikler ölünesi şeyler olabiliyor.
Oysa işte tam da bu köy evinde,içinde yatağın üzerine oturmuş genç bir kızın ağladığını hayal edebiliyprum..etrafıma bir bakıyorum tekrar çok gneiş bir alan dağlar tepeler ve nehirler..bulutlar devasa,devasa olduğunu düşündüğüm içinde olduğum uçağı yutacak örtecek kadar büyükler üstelik..
Şimdi bu genç kızın acısı ne kadar büyüktür acaba?
Benim gökyüzümden gördüğüm kadar mı büyük yoksa yerden onun acısını hissedebileceği kadar mı büyük?
Uçak kadar mı büyük yoksa uçağı yutabilen devasa bulutlar ve onları barındıran gökyüzü veya gökyüzünü barındıran evren kadar mı büyük?




O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

12 Mayıs 2018 Cumartesi

Sarah Kay:Bir Kızım Olursa


Tüm Annelere & Tüm Kadınların İçinde Hiç Büyümeyen Kız Çocuklarına

Bir kızım olursa, Bana anne yerine, B Noktası diyecek, Çünkü bu şekilde, ne olursa olsun en azından her zaman bana ulaşmayı başarabilir. Ve güneş sistemini avcunun içine resmedeceğim, böylece tüm evreni öğrenmiş olacak"Ah, ben bunu avcumun içi gibi bilirim." demeden de önce. Ve bilecek ki, hayat acımadan yüzünün ortasına vuruverir, ayağa kalkmanı bekler ve bu sayede midene de bi yumruk indirebilir.

Ancak rüzgar seni sarhoş ettiğinde ciğerlerin havanın tadını ne kadar sevdiklerini anlayabilir. Tam burada acı var yara bantları ya da şiirin iyileştiremeyeceği. Ve Süper Kahramanının gelmeyeceğini anladığı ilk anda, bilecek ki, pelerinini tek başına giymek zorunda kalmayacak. 

Çünkü ellerini ne kadar açarsan aç, iyileştirmek istediğin acıyı yakalamak için hiç bir zaman yeterince büyük olmayacak. Emin ol, denedim. "Ve bebeğim" diyeceğim ona, "burnunu havada tutma öyle. Bu numarayı ben de denedim, milyonlarca kez hem de. Sadece duman kokusu almanı sağlar onu takip edersen de yanan bir eve ulaşırsın, ya yangında herşeyini kaybeden çocuğu bulup kurtarmaya çalışırsın, ya da yangını başlatan çocuğu bulup onu değiştirmeye çalışırsın." Ama biliyorum ki hep bildiğini yapacak, bu yüzden ona hep destek sağlayacağım çikolata ve yağmur çizmeleriyle. 

Çünkü çikolatanın tamir edemeyeceği hiçbir üzüntü yoktur. Tamam, belki de bütün üzüntülere iyi gelmeyebilir, ama tam da bu yüzden var yağmur çizmeleri. Çünkü izin verdiğinde yağmur yıkayıverir tüm hüzünleri. Ondan tabanı camlı teknesinden aşğıdaki dünyayı izlemesini isteyeceğim, ve mikroskopla incelemesini insan zekasının ucunda var olan galaksileri, çünkü annem de bana böyle öğretmişti, böyle günlerin olabileceğini. ♫ Böyle günler gelecek, demişti annem. ♫ 

Ellerini yakalamak için açıp da yakaladıkların sadece yara izleri olduğu; telefon kulübesinden çıkıp uçmaya çalışırken kurtarmak istediğin insanların aslında pelerinine basanlar olduğunu farkettiğin; çizmelerin yağmurla dolup da, dizlerine kadar hayal kırıklığına gömüldüğün günler.. 

İşte böyle günler aslında teşekkür etmen gereken günlerdir. Çünkü dalgaların kumsalı öpmekten vazgeçmeyi reddetmesinden daha güzel birşey yoktur, kaç defa yıkıp geçtiği mühim değil. 

Rüzgarla bazen kazanıp, bazen kaybedeceksin. Yıldızlarla yeniden başlamayı öğreneceksin. Bir dakikada silinip giden topraklara inat, aklın zemine sağlam basacak, hayat denen komik yerin güzellik zeminine. Ve evet, güven duyma skalasında oldukça safım. 

Ama kızım bilecek ki bu dünya şekerlemeden yapıldığı için çabucak parçalanabilir, ama dilini çıkarıp da tadına bakmaktan korkmayacak. "Bebeğim," diyeceğim ona "unutma, annen bir savaşçıydı, baban da bir savaşçı, ve sen de minicik ellerin ve koca gözlerinle daha fazlasını isteyen bir kızsın." Unutma ki iyi şeyler hep üçtür, kötü şeyler de öyle. Ve hata yaptığında her zaman özür dile. Ama asla gözlerindeki parıltı sönmek istemediği için özür dileme. 

Sesin kısık olabilir ama şarkı söylemeyi bırakma. Ve sana kalp acıları bıraktıklarında, kapının altına savaş ve nefret attıklarında ve sokak köşelerinde ellerine kötümserlik ve yenilgi tutuşturduklarında, işte o zaman, onlara, gidip annenle tanışmalarını söylemelisin.



Translated by Diba Szamosi 
Reviewed by Sancak Gülgen

Kaynak:Egoistokur



O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

İstanbul


Bir İstanbul özlemi sardı ki..
Ramazan yaklaşırken de oradaki havayı hatırlayınca insan mest olmaktan da öte bir hal içine giriyor.
-Yahu ne şanslı bu İstanbullular,diyorum kendi kendime.
Tamam trafiği çok sahtekarı artisti çok,kalabalığı bunaltır bıktırır usandırır ama öyle de güzel yanları ve yerleri de vardır ki mübareğin ruhunu doyurur,dinlendirir.
Bambaşka alemlere götürür de dönmeyi unutturur insana.
Nereye gittiğin ve ne yaptığın önemli olmuyor o zaman..

Mesela Aksaray'dan yol alırsın ki Aksaray da öyle günahsız bir yer değildir bilenler bilir,hafif yokuşu çıkarsın Beyazıt meydanına ulaşırsın bir bakmışsın ki güzel bir çay bahçesi çıkmış karşına vakitlerden de akşammış insanlar alışveriş sonrası veya iş çıkışı buluşmuş ailesi eşi dostu veya dostlarıyla,çay içiyorlar gündemden bahsediyorlar..çay simit derken simitlerin susamlarını toplamak için güvercinler masaların altında dolaşıyorlar sonra birden büyük bir güvercin topluluğu havalanıyor havaya herkesin dikkatini çekiyor sohbetleri bölüyor..
Ağaç dallarının arasından geçiyorlar o dalların arasından geçen ikindi güneşiyle yıkanıyorlar,minarelere kadar yükselip ezan sesiyle kanat çırpıyorlar,gökyüzünde dolaşıp tekrar yerlere iniyorlar.

Bir yandan elindeki oyuncağı ile kendini bu güzel ortamın içinden bambaşka alemlere taşıyor bir çocuk,diğer yandan henüz yeni bir yuva kurmuş derdi havlusu kırlenti olan bir çiftin sohbeti takılıyor kulağına diğer yandan birileri sadaka değil elindeki mendil paketini almanı istiyor senin belirlediğin bir fiyata..böylece de yavaş yavaş akşam oluyor,ikindi suları günbatımına doğru akıp gidiyor,kimileri camiye gidip ibadet ediyor kimileri bu manevi boyutunu fark etmediği için birilerinin cebine cüzdanına göz dikiyor.
Beyazıt meydanından ayrılınca biraz yürüyüp Çemberlitaş'a ulaşıyor insan,bilmem hala sürer mi o taş yapının bakımı en son gittiğimde halen devam etmekte hatta hakkında bir kaç efsane hikayesi dahi konuşulmaktaydı.

Sürekli tadilat halinde olmasının sebebi altındaki hazinenin büyüklüğünden dolayı bir türlü yıllarca gün yüzüne çıkarılamayışı olduğunu söyleyenler olmuştu ancak ne denli doğru olduğunu kimse bilemiyor..onun etrafında da yine güvercinler uçuşur durur,kalabalık buralarda da pek yoğun olur yapacak çok fazla bir şey yok gibi görünür ama hamamı vardır sineması vardır yiyecek içecek mekanları vardır biraz araştırınca buralarda da güzel vakit geçirilir ancak uzun süre kalınmaz Sultanahmet camiinin minareleri öyle güzel görünüyor ki bir an evvel ulaşmak için heyecan duyuyor insan..

Kalabalık genellikle o yöne doğru yol alır,omuzlarına hırkasını atıp yürüyenler,uçuşan başörtüsünü düzelterek yürümeye çalışanlar ve çocuklar binbir çeşit oyunla Maraş dondurmasını bir türlü çocuğun eline vermeyen dondurma cambazının önünde duruyorlar..
Sultanahmete varınca da değişiyor dünya,değişiyor insan..
Minarelerin inceliği ruhuna dokunuyor..semaya bu denli yakışan başka bir yapı var mıdır bilemiyorum,ayaklar oraya yöneliyor..
Camiinin avlusunda her memleketten insanlar var,kendi evlerindeki rahatlıktan da öte bir rahatlık içinde bahçenin zeminine oturduklarını görürsün..
Yerliler ve yabancılar,insanların bu denli aynı ve farklı oldukları başka bir meydan var mıdır İstanbulun bilemiyorum ama bu camiinin avlusunda kisme kimseyi garipsemiyor kınamıyor kılık kıyafetine söz söylemiyor..
Camiye girenleri giydiren bir kültür,camiiden çıkanları da değiştiren bir dinin merkezi gibi Sultanahmet camiisi..
Günbatımına az kalmıştır,Gülhane parkından süzülmek ister insan denize doğru,gönlünü deniz kokusu balık kokusu iyot kokusu hafifletmiştir sanır ama yanılsama içindedir,Sultanahmet camiinin lezzeti gitmemiştir henüz kalbinin sokaklarından..o maneviyat ile yol almaktadır,doymamıştır çünkü,ne ile gıdalandığını da anlayamamıştır çoğu zaman çünkü..
Nefistir insan,yol alır midesinin götürdüğü yere doğru bazen..
Ulaşır Eminönüne..

Eminönü..
İçimdeki kayıkların,salların ve gemilerin diyarı sanki..
Martılar sonra..
İstanbulun martıları başka Eminönünün martıları bir başkadır..
Öyle tok,öyle tatmin olunmuş kuşlardır ki..
Elini uzatsan gelir,simidini uzatsan geri çevirmez..
İşte tam orada o maviliğin o deryanın kıyısında hayalin ve gönlün çok eskilere dayanan ve toprağına kanına mayana dahi karışmış ve katılmış olan din,devlet,vatan ve İslam aşkının gücünü görürsün.
Görkemli bir manzara karşısında kalabalıkların içinde kimseleri tanımadığın halde evinde olduğunu hissedersin,kaybolmaktan korkmazsın,kaybolmayı arzu edebilirsin hatta.
Karşındadır çünkü Boğaz,yakınındadır gemiler vapurlar..

Sebebin de hazırdır o an..
Karşıda Kız Kulesi var..



İstanbul..
Kimine günah kuyusu kimine İlah kapısı..


İstanbul..
Kimine yüz karası,kimine gönül deryası..


İnsanın rengine göre renklenen şehir,insanın gönlüne göre şekillenen şehir..
İyi ki varsın,iyi ki varsın..
..


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

11 Mayıs 2018 Cuma

Oruç'un Esrarı


Geçen yaz dinlediğim bir sohbeti kaleme almışlar ve Ramazan'dan evvel muhakkak bir kez daha okumalıyım dediğim bu yazıyı evvela kendim sonra sizin için paylaşmak istiyorum.
Çok kıymetli düşüncelerle çok kıymetli farkındalıklar ve tespitler içerir.
Nasiplenmemiz duasıyla..
Oruç, insan ruh ve maddesinin İlâhi banyosudur. Oruç, vehleten aç durmak gibi gelir insana. Aç durmakla ceset zevk duyarsa, oruç'un manası ortaya çıkar... Açlıktan sıkıntı duymak, hakiki oruç mana ve mefhumunun dışındadır. Oruç, ceset ile ruh tevhidini husule getirmektir. 

Mukaddes Kur'ân-ın Bakara Suresi'nde 183 üncü âyet yani Allah sözleri diyor ki: "Ey iman edenler". Buradaki iman edenler, kainatta aczini bilerek gaybe inananlar demektir. Gaybe inanmak çok güç, çok zor bir başarıdır, insan oğluna...

Mantık ve havas'a hitab etmeyen şeylere inanmak çok müşkül bir iştir. (Bu oruç ile ta ki günahlardan korunasınız.) (Oruç size yazıldı, nasıl ki sizden evvelkilere yazılmıştır...) Kulun Allah'a karşı olan şükrünü ifa etmemesi ve bunda devam etmesi edeb dışı bir iş olur ki buna günah derler.

Günahın cezasını Cenab-ı Hak kulun kendine bırakmıştır. Günah, inkar ve red hududuna girerse, küfürdür. Küfürün cezası ise, Allah tarafından verilir... İnsanda bütün İlâhi esmalar tecelli ettiği için, şükrün ifasının tehiri, esmaları zedeler... İnsan böylelikle, kendi kendini zedelemiş olur.

Yukarıdaki söylediğimiz emir ile oruç, Allah'a inananlara farz olmuştur. Emirde (Yazıldı) kelimesi ile büyük bir incelik ve hikmet ifade edilmiştir... (Yazıldı) kelimesinde "sizin canlılığınız, ruhunuz ve maddeniz bir murad ve halk edildi. Ve ona lüzumlu olan şeyler de, evvelce Âyetullah ve Sünnetullah ile tayin edildi" manası gizlidir.

Âyetullah: Esmaların tecellisi, görünmesidir. (Hay) ile canlıyız (Basir) ile görürüz (Semi) ile işitiriz, İlâhir... Bunların devamı için, bir takım kanunlar vardır. Havadan oksijen alırız, su içeriz, gıda alırız, sıcak ve soğuğun tesirleri vardır. Bunları saymak uzun sürer... Bunların hepsi Sünnetullah'tır. Yani tabiatta cari, fiziki, kimyevi, meteorolojik her türlü değişmeyen kanun halindeki hadisattır... Emrin içinde Sünnetullah'tan zarar görülmemesi gizlidir. Ruh ve maddeye lüzumlu olan bu (Yazılış) şimdi size tatbik edesiniz diye emrolundu demektir.
Çalışmadan sonra dinlenme, uyku nasıl insan ve canlı için lüzumlu ise, oruç da, insana, yaradılışında lüzumlu olan hadiseler arasında bulunur... Oruç, uzviyetin hergün yapmağa ruhi ve fizyolojik olarak duyduğu mecburiyetlerin, bir anda irade ile durdurulup perhize geçmesidir.

Oruç, mecburi olarak, uzviyetin dinlenmeye sevk edilmesini sağlar. Fakat emrin konulması, bu mecburiyette tehir, olmasın diyedir. Hastalıklarda, hastanın perhize konuluşu, onun iyiliği için bir mecburiyettir.

Oruç'un her sene başka bir ay ve mevsimde gelişi de dikkate şayandır. Mevsim ve aylara göre doğanların karakter, bünye ve arzularını, beşeriyet hala gazetelerde, kitaplarda tahlil etmektedir. Yazımızın başında, ceset açlıktan zevk duyarsa diye bir söz ettik. Evet duyması lazımdır.

Yemek helâldir, vücuda eziyet vermemek lazımdır; gibi iftarda ve sahurda yemek hikayelerini ileri sürüp, fazla yemek yemeği müdafaa, oburluk, tahammülsüzlük, sabır hasletlerini frenlemek kudreti olmayanların mütalaaları olarak kabul edilir.
Tahammülsüzlük gösterenlere, hastalara zaten oruç farz değildir. Bu halleri zail oluncaya kadar.

Oruçtan sabır, tahammül, kendine hakimiyet, sinirlerini dizginlemek, kanaat miktarının ölçülmesi murat edilmektedir.

Hasta bir insana, normale avdeti için, doktor bir takım sıhhi tavsiyelerde bulunur. Bunları yapması kendisi için faydalıdır. Başkası için değil. Oruçta normal uzviyet için; İlâhi, sıhhi bir öğütün, emir şeklindeki tecellisi gizlidir. Yapabilene ne mutlu...

Orucu süsleyen bir takım adabı muaşeret de vardır. Vakti, şartları, sünnetleri, orucun sahih oluşunu sağlayan, öyle olması muhakkak lazım gelen kaideleri mevcuttur. Orucu bozacak haller; oruca niyet etmiş temiz insanların bilmesi ve riâyet etmesi mecburiyeti olan hususlardır ki., bunları bilmeden, zaten oruca girilemez... Oruçta, insanın, helal yemeğinden, arzularından, isteklerinden ruhen ve maddeten ayrılıp sıyrılarak, yükseklere tırmanışı gizlidir. Bu yükselişteki zevk, insanın anlama ve kavrama derecesine göre değişir. Bu dereceye göre de uzviyetin bir dinlenme ve tasfiyesi husule gelmektedir. Vehleten bu hakikatları reddedebilirsiniz. Fakat mesele öyle değildir. Biraz sabrediniz ve herşeye itiraz ile yüklü olmayınız...

Oruç tutanlara hürmet etmek, insana yakışan en büyük fazilet tezahürüdür. Tutmayana da bu zevkten mahrum olmanın vereceği ölçü ile bakmalıdır. Oruçlu bir insanın, büyük bir sabır ve sükun heykeli gibi, daima sakin ve etrafına gâyet rahim ve şefkatli olması, orucun kıymet ve derecesi ile ölçülür. Yemeğe hasret açgözlülüğü, etrafına çatmak asabiyeti gibi haller izhar edip bocalıyan hakiki oruç tutmuş olmaz. O ancak sabahtan akşama kadar beyhude yere aç durmuş olur ki bu orucun manasına bile yanaşmaz. Uzviyet açlığın vereceği aksülamellerin doğuracağı faideye kavuşabilmesi için tamamiyle sakin ve gevşemiş olmalıdır. Asabiyet, bu muvazeneyi hemen bozar, asabi insanlarda mide ağrıları, iştahsızlıklar malumdur.

Oruç'da Errezzak esması, kemal-i edep ve tazimle bir tarafa bırakılıp (Hay esması ile) Hayy'ın menbaı olan Hayyılâyemutun huzuruna çıkmak vardır.

Oruçluda akşama doğru bir zevk hissi başlar.

Bu his: 

1- Uzviyetin yemeğe karşı duyduğu hasretin giderileceğini ruh vasıtası ile öğrendiği için, vücuttaki hafiflik zevkidir. Bu zevk makbul değildir. Zira bu memnuniyet verdiği itaattan duyulan mecburi uzvi açlığın bağırışıdır.

2- Ruhun duyduğu hafiflik ve dumanlanmadır ki bu da riyazetin uzviyet ve ruha vereceği hasletlerin, manevi yükselişin disiplinine alışmamış insanların, bir emri yerine getirmelerinden doğan, tatlı bir histir. Bunun da arkasında, yine uzviyetin gizli açlık feryadının, edeben teskin edilişindeki çabalama mevcuttur.


Halbuki orucun ve az yemenin hikmeti, manevi âlem hazinelerinin kilididir. Batın gönül pınarları, açlık ve oruç bereketi ile fışkırır.
Herkesin aynada gördüklerinden daha fazlasını, bir tuğla parçasında görebilirsiniz.

Hakiki oruçlu bir insanda: Simada Rahim esmasının tatlı soluk rengi, gözlerde ötelerin ötesine bakan tatlı bir halavet, dilde fazilet, adalet, şefkat ve doğruluk süzgecinden süzülmüş, inci gibi kelime ve sesler doludur. Ne mutlu böyle insana.

Hay esmasının tecellisi olan insan, bu esmayı Errezzak esması ile değil de hayyı hay ile beslerse daima hay olur.
Ecel, insana errezzak esmasının haydan elini çektiği dakikada gelir. Hayyı hay ile besleyen insan daima hay olur, "Mevlâna on yedi gün gece ve gündüz ağzına birşey koymamış ve onsekizinci günü (Öyle bir hamle yaptım, uçtum, uçtum hayyı layemuta kavuştum.) diye bağırmıştır. Oruçla, Halik bu ince kavuşma yolunu, müminlere hediye etmiştir. Anlayana ne mutlu....

"Ölmeden evvel ölmek" tebşir-i Peygamberisi. "Errezzak ile değil hay ile hayyı devama çalışınız. O zaman daima hay olursunuz" demektir. Bu bir sırdır. Anlaması güçtür. Güç kelimesi perdelerle örtülü olduğu için kullanılmıştır. Murad-ı İlâhi böyledir. Bu muradda büyük ve büyüklerin büyüğü bir hikmet gizlidir.

"Halikle öyle anlarım olur ki aramıza melek-i mukarrep bile giremez." buyuran Resûl-i Ekrem'in (s.a.s) "Bir ok yayı kadar yanaştım." sözü, dinin asıl nüvesini teşkil etmektedir. Bütün bu yoldakiler, bunu hal ve anlama peşindedirler. Onun için "Oruç benimle kulum arasındadır, mükafatını bizzat ben vereceğim." buyurulmuştur.

Hay ile herşey vardır. Bütün esmalar Hayy'ın vasıflarıdır. Bir tane de vardır ki bunların hepsinin ismidir, ona da (İsm-i Azam) derler. Şu mudur? bu mudur? diye uğraşma. Birşeyi insan görür, tutar, anlar ve inanır. Fakat bu anlamada şüphe ve şek bulunduğu zaman bu mudur? şu mudur? diye mırıldanır. Hakiki isimde mütereddittir. Ondan dolayı hakiki çağrıyı yapamadığımdan, büyük istifade ve visale kavuşamaz...

Allah yolunda ölenler ölmemişlerdir. Allah yolunda ölenler kimlerdir. Hiç düşündünüz mü? Allah'ın her canlıya bilaistisna verdiği Errezzak'tan zorla nasibini kesmek arzusunu taşıyanlardır. Bunlar binbir türlü vesilelerle ve perdeli şekillerle Hay'lıklarını Hay ile birleştirip, ortadan Errezzak esmasının kaldırılmasına uğraşanlardır.

Bir çok hastalıklarda perhiz, hastanın iyi olmasında en büyük amildir. Bu Hayy'ın Hay'dan medet dileyerek, boşalan enerji akümülatörünü doldurması demektir.

Hayyı, Hay ile beslemeğe uğraşanlar ise,Vellilerdir.

Huzura çıkmak için rızkın mahsulleri temizliği bozar. Temizliği tazelemek lazımdır. Bunlardan anlayan için, büyük hakikat ve huzur kapıları görünür, işte bu kadar... Hikayenin anahtar deliği Oruç'tur.

Oruç'un kıymetini bilmeğe ve bunda devamlı olmağa gayret etmek gerektir. Amma "Ben yapamıyorum" diyeceksen, bu meydanlarda dolaşmağa bakma... Bu meydanlar çok hoştur, çok tatlıdır, fakat tehlikesi de çok ve anidir... Allah kimseyi zorlamaz. Verdiği Hay parçasının hürmetine orucu (Yazılmak) kelimesi ile emir buyurmuştur. Bu bize verilen Hayyın, ind-i İlâhiyede makbuliyetini arttırmak, Hayyın makam olan vücut için mecburiyetinin, gâyet müsamahakar ve nezaket çerçevesi içinde (Yazıldı) Lafz-ı Mübareki ile bildirilmesidir. Bu kelimede zorlama, korkutma yoktur. Bu kadar nezaketle emir buyrulan oruçta nasıl büyük bir sır, derin bir hikmet, huzur ve felah olduğunu artık siz düşününüz...

Ramazanınız mübarek olsun...


NOT: Yukarıdaki Yazı, Münir Derman'ın "Allah Dostu Der ki..." isimli eserinden alınmıştır.
*kaynak:onaltiyildiz.com


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

9 Mayıs 2018 Çarşamba

Postacı Geldi:Motifleşme Etkinliği


Ezgissimo kuzumun başlattığı 200 Days Of Granny Square etkinliğine katılamamıştım (üzülerek ve de kahrolarak) ancak bu tatlı bir insan katılamayanlar için de bir etkinlik düzenledi,Motifleşme Etkinliği.
Bu etkinlikte yapılması gereken tek şey tek bir motif göndermek..Ayyyh,çok güzel bir fikir.Zaten onun hangi fikri kötü ki neyse demem o ki ben de en azından şu etkinliğe katılayım diyerek başvurdum ve etkinlik sonrasında bana gönderilen motifçiğimi iki gün evvel almış oldum ..yiiiihuuuu :)
Bakın renklere!..
Motifi ören eller Hatice Alev Pural'a ait..kendisine buradan da teşekkür etmek istiyorum..çok tatlı çok güzel bir tanecik ama anlamlı ve evet kullanılacak ve hatırlanacaktır kendisi...

Yalan yok,hazırladım işte ıspatı :)
Sırada benim motif gönderme görevim var..dün gelen tüm hediyelere bir teşekkür olarak ben de bir şeyler hazırladım..
Bugün posta yolu benim için açılmıştır..
Gönderiler beklemede ve çok heyecan içindeler (cümle çok kıyak oldu yalnız,neysem)bugün gönderilecek artık gecikme için özür dilerim,affedin,bağışlayın bağışladınız mı? :)
Tamam ve devam..


Motif çok güzelmiş yaaaaw ben de örmek isterim diyen canlar için yakın çekim eylemleri..
Ör bakalım :)


Zarif paketleme önerileri isteyenler için paketin güzelliğini çekme eylemleri...
Böyle hediye paketi hazırlanır bilmiyordun öğren şimdi de sen yap :)))
Hehe..


Blog aleminin ve sanal aleminin bir güzelliği olan etkinlik ve hediyeleşmekten bahsettim,teşekkür ettim çünkü çok mutlu oldum diyorum ki acaba sosyal medya sadece bayanlar tarafından mı kullanılsa nasıl olur acaba :)

Ya,sadece bir öneri hemen celallenmeyin :))
Çok teşekkür ediyorum çok mutu oldum,enerji aldım dilerim size de bir dal bulaştırmışımdır..

*Gülümse!




O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Postacı Geldi:Deeptone


Bu yayın geç kalınmış bir teşekkürü ifade etmek için hazırlandı.
Blog aleminin görünen bir de görünmeyen tarafları vardır.Bir değil bir kaç tane yüzü de mevcut.Güzel bir yüzünden ve tarafından bahsedeceğim.
Hediyeleşmek!
Aylar öncesinde bal yürekli Deep bu güne dek yayınlamış olduğu tüm kitaplarını bana gönderdi.
Elime ulaşmalarına dair emin olması için de hem Almanya'ya hem de memleketim olan Yunanistan'a gönderdi.
*İnceliğe dikkat.
Almanya'ya gönderilen kitaplar beklediğim gibi elime ulaşmadı (Almanya kitap konusunda sıkıntı çıkartıyor bu yüzden kitap gönderimi yapmayın) ancak Yunanistan'a gönderilen kitaplar çok şükür ki ulaştılar..
Kitapların benim için yeri ayrı.
Deep'in yeri ayrı..
Çok sevdiğim bir sözünün yeri de ayrı.Dolayısıyla;benim için bir değil birden fazla mutluluk kaynağı oldu.
Kitaplarını ilk yayınladığı Sade ve Derin kitabıyla okumaya başladım..
Sürükleyici ve düşündürücü,nedendir bilmem ama incebir duygusallık ve daha ötesini düşünmeme sevk eden bir kalemi var Deep'in.

Bu kitaptan beni en çok etkileyen yazıları:
OPUS oldu..
İKİ NOKTA BİR MAKYAVEL yazısından ise altını çizdiğim bu cümleler var:
Makyavel demiş ki;bir insanı elde etmek istiyorsan,bozmak istiyorsan,ona yetki ver.
O yüzden,en asi,ele avuca sığmaz insanlara yetki verirler ki,evcilleşsin.Yetki,iktidar,güç,para baş döndürücüdür.Ve güçlüler doğruyu bile kendilerine ait görürler..

KOKU,ACI VE ENERJİ yazısından:
Huzurun kokusu olur,acının da.İçimiz acıdığında keskin kokular yayarız.Huzurluyken hafif çiçek,deniz kokusu.Öyle hissederiz.Hislerimiz koku verir çünkü..

TARÇINLI HAYAT SİLGİSİ çok hoşuma giden yazılardan bir tanesi.

Sanatı,hayatı,aşkı ve insanı farklı bir şekilde mizahi bir dille ele alıp ciddi bir sonla karşımıza sunuyor bu kitap.
Benim için en özel kitabı budur.Eminim ki kendisi için de öyledir..
Kitaptan daha çok ayrıntı ve altı çizili cümleler eklemek mümkündü ama kitabı Deep yazmış zaten bir de ben yazmiyim buraya :)




Ve senin o güzel sözün..sana gönderip de bir türlü ulaşamayanların içinde yer almıştı..
Postaya öyle kırgınım ki..hala geriliyorum aklıma geldikçe..
Masamın bir köşesinde duruyor şimdi..baktıkça gülümsetiyor..


Hayat Üzme İnsanları kartını indirmek için BURAYA tıklayın

İçime dert olmuştu bu yayın biliyor musun?..çok hayırsız hissettim kendimi.Senin vefana karşı yakışmadı bu gecikme ama biliyor musun,herşey gözler önünde olmasa da olur..zaten insan hiç bir zaman tam olarak ifade edemeyecek kendini..ama ifade etmek için gösterilen çaba içinde olmak bile takdire şâyan be Deepdimi ya :)

En samimi teşekkürlerimle..
Beni mutlu ettin ya Rabbim de seni mutlu etsin güzel insanlarla karşılaştırsın.






O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

8 Mayıs 2018 Salı

Her Davranış Bir Mesajdır


Gülümsemek yani tebessüm etmek sadakadır.
Ayrıca insanlar arasında mevcut olan yabancılığı tanışık olmamayı bir anda yok eden yani buzları eritmeye muktedir bir davranıştır.
Tebessüm etmek çok küçük bir eylemdir.
Yorucu değildir zor değildir,maliyetli hiç değildir.
Küçücük bir tebessüm bir insanı rahatlatmaya yetebilir.Küçücük bir tebessüm birilerini kendilerini kötü hissetmekten alıkoyabilir,küçücük bir tebessüm cesaretlendirebilir.
Yabancılık hissini ortadan kaldırarak adım attırabilir,yakınlaştırabilir.
Kim nerede olursa olsun bir tebessüm karşısında kendini güvende hissedebilir.
İnsan öyle yumuşak bir varlıktır ki,küçücük olan bu eylemin altında eriyebilir,hayaller kurabilir,kararlar bile verebilir.
Hem de hayati önem taşıyan kararlar,evlenmek gibi,çocuk sahibi olmak gibi veya mesleğini değiştirmek hatta bambaşka yerlere gidip yerleşmek gibi..
Tebessüm tavsiye edilen bir davranış güzel ahlağın sadece bir kısmıdır.
Bir çok bilgili insanların dilinden dökülen ''Her davranış bir mesajdır'' sözünü bilir misiniz?
Bu söz çok hoşuma gidiyor.
Çünkü hem yol gösteriyor hem uyarıyor.
Her davranış bir mesajdır.
Davranışlarımız çevremizdeki tepkileri oluşturur tepkiler görüşleri görüşler de ilişkileri,bir bakıma insanlararası ilişkilerde çevre oluşumu böyle oluşur genişler veya daralır.

Tebessümden yola çıkarak ta buraya kadar gelmek büyük bir başarıdır.
Bir tebessüm edersin bir insanı cesaretlendirir veya rahatlatırsın.
O insan ki belki o anda daralmış bir haldedir
O insan ki belki o anda uzatılacak olan ilk ele elini uzatmaya hazır vaziyettedir,bilemeyiz.
Bir tebessüm edersin bir hayati kararı etkilersin,tetiklersin veya aldırırsın kısaca sebep olursun.
Tebessüm sadece olumlu neticeler verir,yani bir tebessüm edersin sevap kazanırsın.
Tebessüm bir garanti belgesi gibi dağıtılmalı bu yüzden ve davranışlarımızla bir bütün olarak olumlu dalgalar yaymalıyız çevreye.

İnsanlar bu davranışları mesaj olarak algıladıklarını fark etmeseler bile mutlaka ondan etkilenir ve sanıyorum ki insan bir ayna gibi de davranmaktadır çoğu zaman.
Yani;
Neyi görürse onu yansıtır,yani suret değil,ayna da olur..

Tebessümlü mesajlar yaymamız dileğiyle...



Dipnot:bakma benim nasıl göründüğüme,tebessüm eyle de beni kendine ayna eyle..


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

5 Mayıs 2018 Cumartesi

Yumuşacık Peynirli Poğaça Tarifi

Yumuşacık Peynirli Poğaça tarifi
Bugün yine tarifini çok kişiye verdiğim peynirli poğaçamı bloguma eklemek istiyorum.Gözbebeği değerinde olduğundan gönül rahatlığı ile sizlere tavsiye edeceğim bir tariftir.Ramazan gelmeden deneyin burada görüp görüp canınız çekmesin böyle bir vebal altına girmeyeyim inşallah.Yapımı da kolay malzemeleri de her evde olan türdendir.

Yumuşacık Peynirli Poğaça tarifi

YUMUŞACIK PEYNİRLİ POĞAÇA TARİFİ


MALZEMELER
2 su bardağı ılık su
1 su bardağı sıvıyağ
1 adet yaş maya
1 çay bardağından bir parmak eksik şeker
2 yumurta (beyazı içine sarısı üzerine)
1 tatlı kaşığı tuz
6 veya 7 bardak un (aldığı kadar)

İç malzemesi:
Beyaz peynir
Maydanoz

YAPILIŞI:
Ilık su sıvıyağ ve mayayı bir kaba alalım.Mayamızı elimizle ertelim ardından şekerimizi ve tuzumuzu ekleyelim.
Bunun ardından da yumurta aklarını ekleyelim en son unumuzu yavaş yavaş ekleyelim.
Yumuşacık bir hamur elde edene kadar yoğuralım.
Hamurumuzun düzgün bir şekilde kabarması üçin yoğurduğumuz harcı streç film ile örtmekte fayda var veya fırın gibi bir yere koymak da kabarmasında katkıda bulunacaktır.

Hamurumuz kabardıktan sonra peynirimizi çatal yardımı ile ezip içine doğranmış maydanozu ekleyelim.
Hamurumuzdan yumurta büyüklüğünde bezeler alıp kahve fincanı tabağı büyüklüğünde açalım içine harcımızdan koyalım sonra yarım ay şeklinde kapatıp serçe parmağımızla üzerine baskı uygulayarak iyice mühürleyelim.

Poğaçalarımız hazır olunca üzerine yumurta sarısını sürelim arzuya göre çörek otu da eklenebilir.
Üstü iyice kızarana dek pişirelim.
Bu tarifi yıllarca yapıyor ve her ikram edişimde beğenildiğini görüyorum,gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim.
Yapacak olanlara kolaylıklar dilerim,afiyet olsun.


*tarif pek sevgili Ayşe Alkan'a aittir.


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

4 Mayıs 2018 Cuma

Sevgili Deeptone

Sürekli yanımızda olan,bloglar arasında dolaşan,yorumlarıyla şirinlik katan zorda olanın imdadına koşan,unutmayan ihmal etmeyen istismar etmeyen fedakârlık gösterip dostluk bağlarımızı blog aleminde komşuluğu pekiştiren biri var.
Şeklini şemalini,adını konumunu kimse bilmiyor buna rağmen herkes tarafından tanınıyor seviliyor ve en önemlisi sevgi ve ilgiyle okunuyor..

Sevgili Deep'ten bahsedeceğim..
Kendisine çok teşekkür borcu olan biriyim ama bu yazımın nedeni bir teşekkür etmekten de öte bir şeydir.
Sevgili Deep hakkında kaleminden dökülenleri bilirim,bloguna yazdıklarını bilirim,Instagram'da paylaştıkları ile de gördüklerini bilirim ama Deep kimdir nedir bilmiyorum.
Bayan mıdır erkek midir onu bile bilmiyorum bu yüzden tam olarak nasıl hitap etmem gerek konusunda biraz sıkıntı çekiyorum bazen ancak şu var ki;Deep,cinsiyetin,bulunduğumuz yerin pek de önemli olmadığını göstermiş oluyor tüm bunları gizli tutarak.

Hayal ediyorum bazen.
Deep acaba çok güzel bir bayan mıdır kendini gizlemeye özen gösteren veya şöyle göbeği büyükçe dalzak bir beyfendi midir ki bizden saklanan?..
Yoksa daha başka sebeplerden dolayı mıdır gizlenişi?..belki de güvenliği içindir ya da ne bileyim belki günün birinde kendini gösterip bizi şaşırtması içindir..

Sebebi her ne olursa olsun Deep bizim için hem kıymetli hem de biriciktir..
İyi ki varsın Deep,sensiz blog alemi bugün olduğu gibi olmayacaktı,buna hiç şüphem yok üstelik..


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

Cuma Kartı:Sabah Namazı


Günün ilk ibadeti olan sabah namazının mümin kişi için bir garanti mahiyetinde olduğunu biliyor muydun?..
Sabah namazını sünneti ile birlikte kılmak demek evinden çıkacak olan eşinin çocuklarının garanti altına alınması demektir.
Sabah namazının kılınan sünneti evde kalanlara ve evin içinde olanlara da garanti sağlamak demek..
Sabah namazının sünnet ile ilgili bir kartım var bugün canlar,umarım beğenirsiniz...

Sevgilerimle..

Kartı orjinal boyda görmek veya indirmek için:

SABAH NAMAZI


Sevgilerimle,hayırlı cumalar..

UYARI:Tasarım tamamen bana aittir,gelir elde etme amaçlı kullanıldığı takdirde hakkım helal değildir.
Kişisel kullanım dışında hiç bir yerde kullanılamaz.


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp

3 Mayıs 2018 Perşembe

Ramazan Geliyor


Mayıs ayına erişmiş bulunuyoruz canlar pek yakında Şehr-i Ramazan da hayat ve ruhumuzu renklendirecek günler de geceler de başka boyuta geçip anlam kazanacak.
Eskilerin masalları kocakarı hikayeleri veya pek eskilerde kaldı o günler o olaylar dedikleri bir çok şey gün gibi doğacak hayatımıza ve o zaman an be an anlayacağız ki kendimizi bildik bileli duyduklarımız hiç de hikaye değil hiç de kocakarı masalları değilmiş meğer..
Bu işler böyledir,rahmet denilen bir güzellik var dünyada görüyorsun ama tam olarak hissedemiyorsun yıl boyunca sonra Ramazan diye bir dönem geliyor bir bakmışsın ki hava değişmiş yemeğin tadı değişmiş selam değişmiş kelâm değişmiş,o çirkef yürekli insan bile yumuşamış,zahmet edip yoldan bir çöp kaldıramayan düşüncesiz insanlar bile bir kaç derece dönüvermiş iyi olmaya niyetlenmiş..
Günlük hayatın içinde bir çok şaşırtıcı olaylar yaşıyorsun,şaşırıyorsun genellikle,minnet şükür ve ifade etmeye kelimelerinin olmadığı haller içine giriyorsun.
Bu nedir?..
Hissettiklerin yalan olabilir mi?..tattığın bu lezzet yapay olabilir mi hiç?..
İnsan hep üretiyor insan güzel şeyler üretiyor günümüzde,konfor lüks kolaylık hepsi var ama insan bir tek kendini değiştiremiyor bir bakıma ürettikleri huzuruna engel de olabiliyor (bkz:telefonlar/teknoloji/internet)kendi ördüğü ağın içinde mahsur kalabiliyor..
İyi ki Ramazan var iyi ki Ramazan geliyor her ne kadar nefs daha Ramazan gelmeden olumsuz düşüncelere ince isyanlara çocuksu tekmelemelere yeltenme eylemlerine başlamış olsa da biliyoruz ki hiç de onun istediği gibi olmayacak bu ay..
Ezanlar ve niyazlar dualar ve şükürler nefsii de ezecek var olan düzeni de değiştirecek.
Kimin gücü yetebilir ki Allah'ın rahmetine set çekmeye,kim gölge düşürebilir ki bu manevi gıdaların ruhumuza teneffüs etmesine?
Hiç ve kimse..
İnsanız ve nefs taşıyoruz sanıyoruz ki çoğu zaman haklıyız,o baş kaldırmalar o araştırmalar o nefse uyarak bir çok gerçeği fakrlı ambalajlara sarıp paketlemeler hepsi boş..
Rahmet ayı geliyor ve tüm bunlar yerle bir olacak..
Bilim de teknoloji de aciz kalacak,tüm engeller güç kaybedecek.
En asi nefis bile boyun eğecek sonunda Allah'a..toprak üstünde veya toprak altında ama eğecek..
Ramazan ayıboyunca her insanda çeşitli haller meydana gelmektedir.İfade edilsin edilmesin her insan ister mümin olsun ister olmasın bu güzel ayın etkisi altında kalıyor.
-Oruç musun nasıl dayanıyorsun bütün gün hiç bir şey yemiyor musun gerçekten diyenler bile Ramazandan haberdar oluyor,gösterilen itaatten etkileniyor.
Hiç bir emrin hiç bir gücün başaramadığı boyun eğmeleri bilinçli olarak böyle büyük bir fedakârlık ve teslimiyet göstermenin azameti karşısında en etkili pazarlama şirketlerini bile göreceksiniz ki nasıl şaşırtıyor onları bile değiştiriyor.
İtiraf edilmiyor böyle şeyler ama inanıyorum ki yastığa baş koyan her canlı bunu hayatında iki saniye dahi olsa düşünüyor.
Evet bir emir geliyor ve insanlar bir ay boyunca tüm hayatlarını değiştiriyor.
Bu iman değil de nedir?..
Firmaların reklamların yıl boyunca sayısız kişilerin hazırladıkları kampanyaları yer eden bir gerçek..
İnsanı insan değil onu Yaratan etkiler ve değiştirir işte böyle..
Oluyor mu olmuyor mu,görüyor insan..
Ramazan işte büyük bir ay derin bir ay dolu bir dönem.Maneviyatıyla huzuruylagelecek yine.
İnsanın bir ay boyunca çeşitli nimetlerde bulamadığı huzura bir çok şeyden elini eteğini çekerek kavuşuyor.
Demek ki neymiş;varlıkla değildir herşey.
Herşey satın alınan şeylerle elde edilmiyor.
Paranın alamadığı insanın üretemediği daha çok şey var dünya üzerinde.
Ve evet İslamı henüz tanımayan dışlayan akıllar bile bu rahmet fırtınasına kapılacaktır kaçarı yok..
Öyle veya böyle Allah'ın merhametli ve şefkatli yönlerini onlar bile hissedecektir.
Mümin ise ona özel verilecek ve tattırılacak olan lezzetlere kavuşacak,belki kahvaltılar hazırlamayacak ama her sahur sonrası ruhunu güzel bir gıda gıdalandıracak,kalbinin her köşesine sessiz bir huzur ve yumuşaklık yerleşecek.
İnsan bunu reddedebilir mi?.
-Yok be almiyim,diyebilir mi?
Bu güzel sofrada gıdalanan hiç bu sofradan kalkmayı isteyebilir mi?
Bu asırlardır böyle oldu hep böyle olacak...

Elhamdülillah..


O K U
PAYLAŞ: Whatsapp